HASUDER Başkanı Prof. Dr. Kılıç: AFAD eşit hizmet götürmedi

Deprem bölgesinden dönen Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Başkanı Prof. Dr. Bülent Kılıç, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) hizmetlerini, illere ve ihtiyaç sahiplerini eşit şekilde ulaştırmadığını söyledi: “Hükümet kendisine uzak ve muhalif gördüğü kesimlere daha az yardım yapmış ya da görmezden gelmiş. Bir eşitsizlik söz konusu maalesef.”

Deprem bölgesinden dönen Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Başkanı Prof. Dr. Bülent Kılıç, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) hizmetlerini, illere ve ihtiyaç sahiplerini eşit şekilde ulaştırmadığını söyledi: “Hükümet kendisine uzak ve muhalif gördüğü kesimlere daha az yardım yapmış ya da görmezden gelmiş. Bir eşitsizlik söz konusu maalesef.”

HASUDER, 6 Şubat 2023 Depremleri Üçüncü Saha Raporu’nu yayınlandı. 2–6 Mayıs’ta Prof. Dr. Kılıç’ın yanı sıra Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar ve Dr. Erdem Erkoyun, Hatay (Antakya, Defne, Reyhanlı, Samandağ), Kahramanmaraş (Merkez, Dulkadiroğlu ve Türkoğlu) ve Adıyaman’ı (Merkez, Besni ve Kahta) ziyaret ederek izlenimlerini raporlaştırdı. Rapora göre, özellikle Hatay’da, depremin üzerinden üç ay geçmesine rağmen, çözülmeyi bekleyen büyük sorunlar var.

Diken’e konuşan Kılıç, depremden en çok etkilenen söz konusu üç ilden, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da sosyal hayatın başladığını söyledi.

Kahramanmaraş ve Adıyaman’da kamu müdahalelerinin daha geniş kapsamlı yapıldığını belirten Kılıç, şöyle devam etti: “Örneğin çadır ve konteyner kentlerin bu iki şehirde daha düzenli ve gelişmiş olduğunu gördük. Ancak bütün şehirlerdeki geçici yerleşim birimlerinin koşulları birbirinden farklı. AFAD konteyner kentlerin yapılanmasında ve organizasyonunda başlıca düzenleyici ve yönetici yapı olarak rol oynasa da hizmetleri, tüm gereksinim sahiplerini kapsamıyor.”

‘Devlet kurumları yerel yönetim ve STK’larla işbirliği yapmalı’
Bölgede ayrıca depremzedelerin kendi olanaklarıyla oluşturdukları binlerce çadır kümesi, evlerinin yakınına kurdukları tek tek çadırlar ve yine AFAD’ın sistemi dışında kalan, bazı belediye ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) tarafından kurulan çok sayıda çadır kent var.

Buralarda büyük alt yapı eksiklikleri yaşandığını ve halk sağlığı riskleri bulunduğunu belirten Kılıç, şunları aktardı: “Siyasi olarak da hükümete muhalif oldukları için AFAD oralara ilgi göstermemiş ve hizmet götürmemiş. AFAD, yakın bulduğu sivil toplum kuruluşlarının (vakıflar vs.) olduğu yerleri destekliyor. Aralarında 100-150 metre olan iki ayrı çadır kent arasında bile farklılıklar çok bariz görülebiliyor. Oysa ki devlet kurumlarının yerel yönetimlerle ve STK’larla daha iyi işbirliği yapması, sadece organize konteyner kentlerde değil, tüm geçici yerleşim alanlarında çevre sağlığı ve altyapı hizmetlerini iyileştirilmesi büyük önem taşıyor. Bazı bölgelerde etnik gruplara yönelik ayrımcılıklar da gözledik. Suriyeli ve farklı etnik gruplar daha kötü koşullar ve yerlerde yaşıyor.”

BM’nin yolladığı kitler nerede?
Rapora göre Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) kontraseptif (doğum kontrol hapı, kondom, rahim içi araç vs.) malzemeleri de içeren kitleri (doğum, bebek kiti vs.) Sağlık Bakanlığı’na teslim etti.

Ancak bu malzemeler çok az birimde bulunuyor ve kullanılıyor. Sağlık müdürlüklerine sorduklarında malzemelerin geldiğini söylediklerini anlatan Kılıç, şunları söyledi: “Ama alt birimler, çadır kentlerdeki revirlerin büyük çoğunluğu ‘Malzeme bizde yok’ diyor. Bu da gösteriyor ki malzeme müdürlüğe gelmiş. Ancak kitlerin ya nasıl dağıtılacağını bilmiyor ya dağıtabilecek sayıda sağlık elemanı yok ya da sadece seçtikleri birimlere veriyorlar. Öte yandan hükümetin yıllardır aile planlaması çalışmalarına soğuk baktığını biliyoruz. Çok sayıda çadır ve konteyner kent, başka küçük yerleşim birimleri var. Bazı insanlar evlerinde yaşıyor. Onların bu hizmete erişmesi çok zor.”

‘Kadın merkezli ve hak temelli hizmet sunulmalı’
Sağlık çalışanlarıyla görüşmelerden, geçici yerleşim birimlerinde başta olmak üzere, kadınlarda genital yol enfeksiyonlarının çok yaygın olduğunu öğrendiklerini anlatan Kılıç, aslında çoğu kez tedavisi kolay olan bu durumların, hizmete ulaşamama, tanının gecikmesi gibi nedenlerle uzayan sağlık sorunlarına dönüştüğünü söyledi. Yetersiz hijyen, genel bağışıklığın düşmesi, diğer sorunlar nedeniyle kişilerin sağlıklarına verdikleri önceliğin azalması gibi çeşitli faktörler de buna ekleniyor.

Üreme sağlığı ve cinsel sağlık hizmetlerinin, toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşımla, kadın merkezli ve hak temelli olarak sunulması gerektiğini vurgulayan Kılıç, şöyle konuştu: “Bölgede, gebelik ve doğumla ilgili hizmetler dışındaki üreme sağlığı hizmetleri öncelikli görünmüyor. Sağlık yöneticilerinin ve sağlık politika yapıcılarının bu konudaki eksikliklerinin ve yanlış politikaların, deprem koşullarında üreme sağlığı hizmetlerinin tümüyle yetersiz kalmasına yol açıyor.”

Moloz dağlarının eteğinde çadır kentler
Tüm uyarılara rağmen, molozlar yerleşim alanlarının yakınlarına dökülüyor. Molozdan dağlar, çadır kentlerde yaşayanların sağlığı ve geleceğini tehdit ediyor.

Kılıç, yıkılan binlerce binanın enkazının kaldırılması ve taşınması sırasında açığa çıkan tozlara yönelik herhangi bir önlem alınmadığı, enkazın kontrolsüz kaldırılmasının neredeyse standart uygulama haline geldiğini söyledi: “Enkaz dağları, önümüzdeki uzun dönem boyunca önemli bir çevre sağlığı sorunu olmaya devam edecek.”

‘Üç aya rağmen, hala akut dönemin geçmemesi zafiyet’
Rapordaki diğer tespit ve öneriler şöyle:

*Deprem bölgesinde nüfus kaybı önemli boyutlarda. Doğrudan depreme bağlı can kayıplarından başka, diğer illere ve deprem bölgesindeki daha az zarar gören yerlere göç eden büyük bir nüfus bulunuyor.

*Bölgeden ayrılmadan, hizmete devam etmekle yükümlü sağlık personelinin, barınma ve konteyner temini hususunda herkesle aynı sıralamaya tabi tutulması negatif ayrımcılık. Sağlık hizmetlerinin yoluna girmesi için, sağlık çalışanlarının barınma koşullarının en kısa sürede iyileştirilmesi gerekir.

*Son dönemde yapılan geçici görevlendirmelerde gönüllülük ilkesinin uygulanmaması nedeniyle çalışma verimi olumsuz etkileniyor. Geçici görevlendirmelerde gönüllülük ilkesinin gözetilmesi gerekir. Sağlık hizmetlerinin normalleşmesi için ise deprem sonrası akut dönemin artık geride bırakılması ve mevcut sağlık personelinin barınma sorunları çözülmesi ve yeni kalıcı görevlendirmeler yoluyla hizmet kapasitesinin yeterli düzeye kavuşturulması gerekir.

*Hatay dışındaki illerde ASM faaliyetleri başladı. Ancak her ASM’de tek birim faaliyette, diğer birimler dönüşümlü çalışıyor. Hatay’daysa depremden ağır etkilenen merkez ve ilçelerde ASM’lerin büyük çoğunluğu halen faaliyete geçemedi. Depremin üzerinden üç ay geçmesine rağmen halen akut dönemden çıkılamaması önemli bir zafiyet olarak değerlendirilmeli. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin tam kapasite olarak tüm bölgelerde en kısa sürede faaliyete geçirilmesi en öncelikli konu olarak ele alınmalı.

*İkinci basamak sağlık hizmetleri halen oldukça yetersiz düzeyde. Hizmet gereksinimini kendi yaşadığı yerde karşılayamayanlar, diğer yerleşim bölgelerine giderek kendi çözümlerini üretmeye çalışıyor. Ancak bu olanağa sahip olmayan dezavantajlı kesimler için önemli hizmet açığı var. Depremin üzerinden üç ay geçmiş olduğu düşünüldüğünde, ikinci basamak hizmetlerin en kısa sürede tam kapasiteye kavuşturulması zorunlu.

*Depremden etkilenen bölgenin tümünde, üreme sağlığı ve cinsel sağlık hizmetleri yetersiz. Var olan hizmet, yalnızca gebelik izlemi ve doğum odaklı. Aile planlaması ve cinsel sağlık alanında danışmanlık, yöntem sunumu ve klinik hizmetler yetersiz. HASUDER tarafından, IPPF (International Planned Parenthood Federation-Uluslararası Aile Planlaması Federasyonu) ve Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Antakya’da kurulan Kadın ve Üreme Sağlığı Hizmet Birimi bölgede önemli bir hizmet açığını karşılanıyor. Ancak bu hizmetin nüfusun tüm gereksinimini karşılaması olanaksız. Görev Sağlık Bakanlığı’na ait.

‘Likayatı olmayanlar hizmet edemiyor’
*Bulaşıcı hastalıkların Sağlık Bakanlığı çalışmaları içinde öncelikli bir yer tuttuğu ve önleyici çalışmaların yoğun sürdürüldüğü görüldü. Çocukların bağışıklanması da öncelikli faaliyetler arasında sürdürülüyor. Ancak gerek bulaşıcı hastalık tespit ve bildirimlerinde, gerekse bağışıklama çalışmalarında geçici yerleşim birimlerindeki nüfus hareketliliği nedeniyle güçlük yaşanıyor. Halk sağlığı uzmanlarının ve sağlık çalışanlarının gayretleri ile deprem sonrası akut dönemde büyük bulaşıcı hastalık salgınlarının çıkması önlenebilmiş. Bu zorlukların kalıcı aşılabilmesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesiyle mümkün.

*Kronik hastalıklara yönelik erken tanı ve izleme ve sağlığın geliştirilmesi programları toplumun bütününü kapsayacak seviyede en kısa sürede uygulanmaya başlamalı.

*Halk sağlığı hizmetlerinin yönetiminde liyakate dayalı olmayan görevlendirmeler ve bazı halk sağlığı uzmanlarının görev alanları dışında çalıştırılmaları sorunu deprem bölgesinde de gözlenmektedir. Halk sağlığı uzmanlarının uzmanlık alanlarına uygun görevlerde ve kadrolarda çalıştırılmaları sadece özlük hakları yönünden değil, halk sağlığı hizmetlerinin iyileştirilmesi için de bir gereklilik. Deprem sonrası en zor koşullarda halk sağlığı uzmanlarının sahada yaptıkları başarılı çalışmalar ve kazandıkları deneyimler, yalnızca deprem bölgesinde değil, ülke genelinde de halk sağlığı uzmanlarının liyakate uygun olarak görevlendirilmelerinin önemini gösteriyor.

 

Alıntı: diken.com.tr

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler