Hekim sendikaları pratikleri üzerinden sürece kısa bir bakış

“Sağlık emekçilerinin öfkesini birbirlerine yönelten anlayışları deşifre ederek gerçek sorumlularla mücadeleyi öne koyan bir sendikal tutum ivedilikle geliştirilmelidir.”

Dr. Birtürk ÖZKAVAK
SES Eskişehir Şube Eş Başkanı

Birkaç gün önce, HEKİMSEN üyesi (muhtemelen yerel yöneticisi) bir asistan hekim arkadaşın, Twitter’da sendikamızın bir eyleminden alınmış fotoğrafı paylaşarak; altına da “sağlık çalışanı sendikası” tanımlaması yapıp kendi jargonunda bizi küçümseyerek, 17-18 Şubat eylemlerini sahiplendiğimiz ve bundan nemalanma çalışması yaptığımız ve bunun kendileri tarafından “baltalandığı” paylaşımı olmasaydı, bu yazı belki bir süre daha gecikecekti. Gerçi yazı Twitter’da paylaşılır paylaşılmaz duyarlı arkadaşlarım tarafından haberdar edildim. Ve hekim arkadaşa uygun bir üslupla gereken yanıtı verdim. Paylaşım bir süre sonra geri çekildi, akabinde sıkıntılı da olsa bana bir özür mesajıyla…

Bu uzun girişi özellikle paylaştım. Çünkü bugünlerde sosyal medya mecralarında başlayıp hastane koridorlarına yayılan çirkin ve kışkırtıcı bir dil var. Çalışanları siyasi görüşlerine, milliyetine, dinine, mezhebine göre bölüp parçalayan, bunun için özel bir çaba gösteren çok sayıda sendika görmüştük. Gece gündüz çalışanların birliğini, ortak mücadele çabasını bölen ve aslında patronlara, yöneticilere hizmet eden bu anlayışları yakından tanıyoruz.

Şimdi bundan çok farkı olmayan “yeni” bir gayret var: Çalışanları meslekleri üzerinden ayrıştırmak. Diğerini ötekileştirip hatta aşağılayan bir dil kullanmak… Bu haslet yandaş sendikaların en önemli özelliklerinden biri olarak yıllardır sürüyor. Bu yaklaşım şimdi başka sendikalara da sirayet etmiş gibi. Çok önemli sorunlar yaşayan ve “yaygın örgütlenmiş sendikalara”, meslek örgütlerine, derneklere mesafeli duran hekim kitlesini etkilemek için fırsatçı bir yaklaşım sergileniyor. Her türlü söylem mübah görülüyor. Şimdiye değin hekimlerin mesleki sorunlarının, özlük sorunlarının yeterince öne çıkarılmadığı algısıyla, özellikle genç hekimler arasında çalışma yürütülüyor. Sonucunun nereye varacağı düşünülmeden, bu sefer de hekim kimliği üzerinden bir ayrışma yaratılarak az da olsa var olan dayanışma ruhu, ekip anlayışı tahrip ediliyor. İçinde yaşadığı ülkenin sorunlarına uzak, hastaların yaşadığı sağlık sorunlarının nedenine kafa yormayan, sağlık hakkı diye bir derdi olmayan, hastaları neredeyse tamamen müşteri olarak algılayan, emekçi tanımından ödü kopan, sağlık emekçilerini YSP (yardımcı sağlık personeli) adıyla kodlayıp küçümseyen ve özellikle sosyal medya üzerinden her gün ayrım çizgilerini derinleştiren dil kullanılıyor, eylem ve etkinlikler yapılıyor. Öyle ki kullanılan terminoloji bir hekim olarak benim de içinde olduğum birçok hekim arkadaşımızı rahatsız ediyor.

Emekçilerin mücadele tarihinde onların işlerini küçümseyen, önemsizleştiren yok sayan birçok söyleme ve eyleme tanıklık edilmiştir. Bugünkü yaklaşımları da ona benzetiyorum. Bu hekim sendikalarının özellikle yöneticileri tarafından, onlarca meslek grubundan sağlık emekçilerinin emekleri değersizleştirilip yok sayılıyor. Ekip anlayışı toptan ve açık bir dille reddediliyor. Hekimlerin emeğinin hepsinden değerli olduğu, her şeyin üstünde olduğu, ekibin diğer üyelerinin hepsinin çalışmasının hekimlere tabi olduğu, dolayısı ile ücretlendirmelerin de hekimlerin lehine ve o oranda farklı ve yüksek olması gerektiği düşünülüyor. Bu yaklaşımın bir süre sonra farklı branşlardaki hekimlerin birbirlerine karşı devam etmeyeceğinin garantisi de yok.

SORUNLARIN TEMELİ PİYASACI SAĞLIK SİSTEMİDİR
Hepimizin içinden geçtiği dönem Türkiye’nin yaşadığı en büyük ekonomik ve sosyal krizlerinden biridir. Bununla beraber orta sınıfların, küçük burjuva katmanların, geniş emekçi kesimlerin giderek yoksullaştığı bir dönemdir. Üstelik bu sadece son birkaç yılın değil uzun vadede uygulanan politikaların sonucudur. Pandemi gibi, sağlık politikaları gibi birçok etmen bu süreci hızlandırmaktadır. Geldiğimiz noktada hekimlerin, hemşirelerin, tüm sağlık meslek gruplarının gelirlerinin büyük ölçüde azaldığı, sosyal statülerinin gerilediği ve ülkenin içinde bulunduğu durumla paralel çok yönlü bir kıskaç altında oldukları görülebilir. Çok değil bundan 10-15 yıl öncesine göre uzman hekimlerin büyük kısmı muayenehane sahibi olarak çok belirleyici bir yere sahiptiler. Yürütülen sağlık politikaları nedeniyle (muayenehanelerin büyük kısmı kapatılarak) alan tamamen özel hastanelere bırakıldı. Süreç büyük sermaye hâkimiyetine doğru ilerledikçe, hekimlerin sağlık alanındaki belirleyiciliği azaldı.

Geldiğimiz noktada hekimler giderek işçileşmektedir. Kamu veya özel hastanelerde üretim dişlisinin (en önemli de olsa) bir parçasıdırlar. Patronlar için, hekimlerin (aslında tüm sağlık emekçilerinin) mesleki becerileri, eğitimleri vb. her şey, kar ettirmenin ötesinde bir anlam taşımıyor. Hastanelerin idareleri hekimleri değil kar etmeyi düşünmektedir.

Hekimler yoksullaştıkları gibi hastane ve sağlık yönetimlerinden büyük ölçüde uzaklaştırıldılar. Performans sistemi başlangıçta çalışanların çok büyük itirazına uğramadan bir süre devam etse de giderek maddi beklentileri karşılamamaya başladı. Ama performans sistemi hastanelerdeki ekip anlayışını bozmakla kalmadı, diğer gelişmelerle birlikte işine yabancılaşmayı artıran, dayanışmayı ve mesleki etik değerleri erozyona uğratan sonuçlar doğurdu. Ekip anlayışının değersizleştirildiği, bireyciliğin artığı, çalışma arkadaşlarının rakip gibi görüldüğü bir sağlık ortamı yaratılmaya çalışıldı. Tıp fakültelerinde ve sağlık meslek eğitimi verilen fakültelerde deontolojiden, halkın sağlık sorunlarından habersiz ve tamamen piyasayla koşullanmış bir eğitim anlayışı başat hale getirildi. Hatta Hipokrat yemini de “gayri milli” bulunarak tartışılmaya başlandı.

Bugün “sendikacılık” adına çok yıkıcı, incitici bir dil kullanmayı, gerçekte hekimlik mesleğinin değerlerine de zarar veren yaklaşımları, böyle bir zemin kurmadan anlayamayız diye düşünüyorum. Hekimlerin işçileşmekte olduğu önermesi tartışmaya açık olmakla beraber kanımca şu an karşılaştığımız tablonun temelinde bu yatmaktadır. Ve ne yazık ki bu olgu henüz gerçek eylem ve sendikal pratiğe oturmamıştır. Her şeye rağmen bu eylemlilik sürecini iyi değerlendirmek, hastanelerde ortaya çıkan hareketlenmeyi bütün yönleriyle anlamak zorundayız.

Geçtiğimiz birkaç ay içinde, hükümet tarafından (son derece gayri ciddi bir şekilde) hekimlere maaş artışı yapılacağı söylemleri (tüm hekimleri kapsayan bir artış değildi) ve sonrasında bunun geri çekilmesi, unutulması, bardağı taşıran son damlalardan biri oldu. Sağlık Bakanının açıklamasının ardından, zaten pahalılıktan çok bunalan tüm sağlık emekçileri, maaş artışlarının ayrımsız, tüm hekimlere, tüm çalışanlara yapılması talebiyle yoğun bir eylemlilik sürecine girdi. Sendikamız SES, “Sağlık bir ekip işidir” yaklaşımıyla son derece birleştirici bir dil kullandı. Eylem ve etkinliklerinde tüm meslek gruplarının hak ettikleri ücretleri almasını, hekimlerin tamamının bu ücret artışlarından yararlanmasını, performans değil tek kalemde insanca ve emekliliğe yansıyan ücretler almasını talep etti. Ancak, hükümetin arka bahçesi işlevini yürüten sendikaların yöneticilerinin kullandığı hekimleri ötekileştiren ayrımcı, popülist dil ve yaklaşım büyük bir tartışma yarattı. SES olarak bu yaklaşımları, her demecimizde, her eylemimizde eleştirdik, kınadık. Ama bu dilin hekimlerde yarattığı infial, sosyal mecralarda bu fırsatı kaçırmayan birileri tarafından meslek sendikacılığının dayanaklarından biri gibi çoğaltıldı, çoğaltılıyor. Ve ne yazık ki aynı yaklaşımla şimdiye değin kullanılmadık ölçüde incitici (YSP-Sağlık Çalışanları Sendikası vb gibi değersizleştirmek ve ötekileştirmek amacıyla) tanımlar kullanılarak çalışanlar bölünüyor. YSP tanımlaması ve ifade ediş biçimiyle, bütün sağlık emekçileri tarafından son derece rahatsız edici ve kendi özgünlüklerinin, mesleklerinin yok sayılması olarak algılanarak tepki çekiyor. Sosyal medyada aynı tuvaleti kullanmak, aynı sırada beklemek vb. gibi ağır benzetmelerle cümleler kullanılıyor.

ÖFKEMİZİ GERÇEK SORUMLULARA YÖNELTMELİYİZ
Son cümleler olarak, asıl sorunlardan birinin sağlık emekçilerinin -daha özelde hekimlerin- giderek işçileştiğinin, kaybettikleri sosyal statülerin, gelirlerin sebebinin piyasacı sağlık sistemi olduğunun bilincine varamamaları ve bundan neredeyse “diğer” sağlık emekçilerini sorumlu tutmalarıdır. Şu anda kullandıkları “siyaset dışı meslek sendikacılığı” yaklaşımı da bir o kadar sorunludur. Ücret artışı istemek, zamların durdurulmasını istemek, emeklilikte iyi ücret istemek, kreş istemek… Tüm bu talepleri siyasi iktidardan istiyoruz. Bunlar kendiliğinden, birinin sihirli gücüyle yapılacak şeyler olmadığına göre mutlaka bir mücadeleyi, bir tutum almayı gerektirecektir. Sadece bu birkaç örnek bile “siyaset dışı sendikacılık” anlayışının iktidarın politikalarına yamanmak, el etek öpmek olduğunu gösterir. Ülkemizde siyaset üstü sendikacılık diyerek gerçekte emekçilerin hak ve taleplerini sürekli gerileten, emekçileri mücadele etmekten alıkoyan ve her toplu sözleşme döneminde satan birçok örnek görülmüştür. Öte yandan bu sendikalar söylemleri, eylemleri ve örgütlenme pratikleriyle, işkolu temelli örgütlenmeyi parçalamaktan, çalışanların ortak mücadelesini bölmekten, yöneticiler karşısında güçsüz bırakmaktan başka bir şey yapmıyorlar.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin mücadele içindeki bütün güçleri, bu gelişmeleri soğukkanlılıkla değerlendirmeli, sınıf sendikacılığı yaklaşımıyla sürece müdahale etmelidir. Hekimlerin önemli sorunlarının olduğu açıktır. Hekimlerin yaşadığı sorunlara yaygın örgütlenen sendikaların meslek örgütlerinin yeterli çözümler üretemediği ortadadır. Özellikle genç hekimlere ulaşılamadığı ortaya çıkmıştır. Önümüzde; bir taraftan sağlık emekçilerini ortak talepler etrafında birleştirmek, ancak birleşerek sonuç alınabileceğini anlatmak, tüm bölücü ayrımcı anlayışlara karşı etkin ve ısrarlı bir mücadele yürütmek, SES’te sınıf sendikacılığı çizgisini etkin kılmaya çalışmak gibi görevler vardır. SES, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin en önemli örgütlerinden biri olarak işyeri öncelikli çalışmayı, ortak talepler etrafında örgütlenmeyi, çalışanların yönetim ve karar alma süreçlerine katılımını artıracak bir anlayışta olmalıdır.

Sağlık alanında yaşanan ivmeyi doğru kanallara yöneltmek, sağlık emekçilerinin öfkesini birbirlerine yönelten anlayışları deşifre ederek gerçek sorumlularla mücadeleyi öne koyan bir sendikal tutum ivedilikle geliştirilmelidir.

 

Alıntı: https://www.evrensel.net/haber/456099/hekim-sendikalari-pratikleri-uzerinden-surece-kisa-bir-bakis

 

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler