Kuduz aşısı bulunalı 137 yıl olmuş

Yaşadığımız çağda aşı ile önlenebilecek bir ölümün engellenememiş olması çok acı
Eskiler hatırlar, çocukluğumuzda oyun alanı mahallenin sokakları, oyun arkadaşları ise mahallenin tüm çocuklarıydı. Ankara’da çocukluğumuzu yaşarken mahallenin kedisi diyeceğimiz bir kedi ortadan kayboldu. Nasıl böyle bir sonuca varıldı bilmiyorum ama mahallemizin endişeli anneleri kedinin kuduz olabileceği fikrini ortaya attılar.

Kuduz aşısı bulunalı 137 yıl olmuş

Özdemir Aktan Prof.Dr.

Bunun üzerine biz, tüm mahallenin çocukları olarak kendimizi Sıhhiye’de bulunan Hıfzısıhha’ya gider, ayakta göbeklerimizi açar ve aşı olmayı bekler durumda bulduk. Sayısını tam hatırlamıyorum ama bir haftaya yakın gittik ve kuduz aşımızı olduk.

Sözünü ettiğim tarih 1960’lı yılların başı. O zamanlarda Hıfzısıhha kendi aşısını üretir ve ülkenin aşı gereksinimini karşılardı.

Kuduz hastalığının ülkede tekrar gündeme geleceğini hiç düşünmezdim ama yakın zamanda Bitlis’te kuduz bir köpek tarafından ısırılan 10 yaşındaki çocuğun ölümü ile hatırlamak zorunda kaldık. Yaşadığımız çağda aşı ile önlenebilecek bir ölümün engellenememiş olması çok acı. İşin içinde eğitimsizlik de var, sağlık sisteminin yetersizliği de var.

Sağlık sistemimiz maalesef koruyucu sağlık hizmetlerini ikinci plana atıyor. Koruyucu sağlık dediğimiz zaman hekim, hastane, ilaçtan ziyade sağlığın sosyal belirleyicileri ön plana çıkar. Beslenme, barınma, temiz su gibi olmazsa olmazların yanında eğitim ve bilinçlendirme de koruyucu sağlık başlığı altına yer alıyor. Ancak, bu sözünü ettiğim konular para kazandırmadığı için göz ardı ediliyor. Oysa ki koruyucu sağlık devlet açısından bakıldığında ucuz ve etkin.

Kuduz hastalığı çok eski çağlardan beri bilinen bir hastalık ve hastalığı taşıyan hayvanlar tarafından ısırılma durumunda bulaştığı biliniyor. Bunların başında da elbette köpek ısırmaları yer alıyor. Diğer hayvanları ve özellikle yarasaları da unutmamak gerek.

kuduz-tarihi

Hastalığa yol açan virüs önce sinirlere yerleşiyor, daha sonra beyne ulaşarak ensefalite ve onun sonucunda da ölüme neden oluyor. Sinir sisteminde ilerleme hızına bağlı olarak bulgular genelde bir ila üç ay içinde ortaya çıkıyor. İşin kötü tarafı hastalığın bir tedavisinin olmayışı. Bu nedenle de ölüm kaçınılmaz oluyor.

Hastalığın ilk bulguları birçok hastalığı andırdığı için tanı da gecikiyor. Çok bilinen bir bulgu “sudan korkma” olarak geçiyor. Bu hastalarda yutamadıkları için ağızdan tükürükleri akar ve su içmeye çalıştıklarında nefes borularına kaçtığından sudan ve sıvılardan kaçınırlar. Neresinden baksanız zor bir durum.

Şüpheli durumlarda erken yapılan aşı ise hayat kurtarıcı oluyor. 1885 yılında Louis Pasteur and Émile Roux enfekte tavşanların sinir dokusundan elde ettikleri virüsü zayıflatıp aşıyı üretmişler. Bu şekilde elde edilen aşı az da olsa halen kullanılmaktaysa da yeni tekniklerle elde edilen aşılar daha etkin ve koruyucu.

Kuduz sinema yapımcılarının da ilgisini çekmiş elbette. 1966 yılında Glenn Ford ve Stella Stevens’ın baş rollerini oynadığı filmi çocuk yaşımda seyretmiş ve çok etkilenmiştim.

Türk sineması ise 1983 yılında baş rollerini Tarık Akan ve Necla Nazır’ın oynadığı film ile katkıda bulunmuş. Filmde, Güney Anadolu’da bir köy ağasına hediye olarak gelen Alman kurdu köydeki çocukları ısırır ve bir süre sonra köpeğin kuduz olduğu anlaşılır. Bunun üzerine bütün köylü çocuklara aşı yapılması için seferber olunur. Osmaniye’de çekilen filmin alt başlığı da “Çocuklar Çiçektir”.

Sosyal içerikli, topluma mesaj veren filmler o zamanlar iş görüyormuş anlaşılan.

 

Alıntı: t24.com.tr

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler