Yüz yıl sonra…

Bu ülke bundan tam 100 yıl önce o zamanların tanrı devletlerinin kendisini mahkûm ettiği kaderi, boynuna geçirilecek zinciri kabul etmedi. O zamanlar çokça söylenen şekliyle boşuna ve umutsuz bir yolu seçti. Başkaldırdı

Yüz yıl sonra...

Prof. Dr. Pınar Okyay Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı başkanı

Günlerden bir gün Zeus yine uslu durmaz, Irmak tanrısı Asopos’un kızı Aigina’yı kaçırır. Kederli baba her yerde kızını arar, bulamaz. Zeus’un genç kızı kaçırdığını gören tek kişi vardır: Kral Sisifos. Irmak tanrısına kızını kaçıranın Zeus olduğunu söyler, karşılığında kalesinin içinden geçen bir pınar alır. Zeus’un öfkesi çok büyük olur duyar duymaz. Thanatos’u, yani ölümü kralın üzerine gönderir ve Sisifos’un yer altında zincire vurulmasını ister. Homeros’a göre insanların en zekisi olarak anılan Sisifos’u zincirlemek kolay değildir. Zincirlerin sağlam olmadığını ve kendisinde denerse Zeus’a mahcup olmayacağına inandırarak Thanatos’un zincire vurur. Ölüm zincirlenmiştir. İnsanlar ölmemeye başlar. Yaşlıların yakarışları ve hastaların inlemeleri dünyayı sarar. Ölüler ülkesinin tanrısı Hades yakınır. Hem Hades’in baskısı hem de savaşlarda rakiplerinin ölmemesinden de memnun olmayan Zeus, Thanatos’u zincirlerinden kurtarır. Sisifos yakalanıp ölüler ülkesine gönderilir. Ama kaderine razı olmaz Sisifos. Ne yapar eder Hades’i bir kez daha kendisini yeryüzüne göndermeye ikna eder. Oradaki işini tamamlayıp dönecektir geri. Ama yeryüzüne varınca sırra kadem basar. Uzun bir süre bulunamaz. Ta ki Hermes tarafından yakalanıp Yeraltı Dünyasına tekrar geri götürülünceye kadar. Bu sefer de Hades’in öfkesi korkunçtur, bir insan tarafından oyuna getirilmeyi kabullenememiştir. Sisifos’a ölümden beter bir ceza verilmelidir.

Sisifos, yeraltı dünyasında büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlayarak taşıyacaktır. Ama ceza bununla sınırlı değildir. Kan ter içinde tepeye taşındığında, kaya oradan hemen gerisin geriye yuvarlanmaktadır. Sisifos, onun düşüşünü her seferinde izler. Sonra kendisi de ağır ağır aşağıya iner ve yeniden kayaya omuz verir. Bir kez daha kaya tepeye taşınmalıdır. Ve bu olay sonsuza dek tekrarlanır.

Krala verilen ceza tanrıların bir insana verdiği ilk ceza olarak geçer mitolojide. Tanrıların akıllı ve kaderine razı olmayan insanı kabul etmesi mümkün değildir belli ki… Tam da bu nedenle insan verilen ilk ceza çabaların umutsuzluğu ile ilgilidir.

Bu ülke bundan tam 100 yıl önce o zamanların tanrı devletlerinin kendisini mahkûm ettiği kaderi, boynuna geçirilecek zinciri kabul etmedi. O zamanlar çokça söylenen şekliyle boşuna ve umutsuz bir yolu seçti. Başkaldırdı.

100 yıl sonra o cesur insanları, Memetleri, Ayşeleri, kurmay subayları, köylüsü ve kentlisini, yediden yetmişe canlarını ortaya koyanları, bu insanları bu yola ikna eden o mavi gözlü devi, sevgili Atamızı, bir kez daha saygıyla anıyoruz. Onları unutmayacağız.

Onları unutmayacağız çünkü Sisifos gibi bir yerlere getirip getirip sonra yeniden kaybettiğimiz çok şey var ülkemizde. Onlar sayesinde çabalamaya başladığımız andan itibaren artık umutsuzluğun olmadığını biliyoruz.

Unutmayacağız; çünkü bize dayatılan kaderi kabul etmek istemiyoruz. Yüzyıl sonra ülkemizde paramparça hissettiğimiz anlar yaşıyoruz. Bizler, o kırık parçalarımızı ülkemizin bin bir değerli madeni ile bir araya getireceğiz. Kırıklar arasında altınlar, gümüşler parlayacak.* Yeni bir başlangıç yapacağız.

O gün geldiğinde, gül bahçemizde bülbülümüzü huzurla dinleyeceğiz. O bahçede sadece güller değil, şakayıklar, sümbüller, mor menekşeler de olacak. Yaz yağmurları sonrasında gökyüzünde ebem kuşakları eşlik edecek kardeşlik türkülerimize.

 

*Kintsugi sanatı, kırılan bir seramiği tamir etmek için parçaları altınla birleştiren bir Japon sanatı. Yaşanmış kırıklıklarımızı en güzel şekilde birleştirerek yeni başlangıçlara daha da güzel hazırlanmaya anlatıyor.

 

Pınar Okyay

 

Alıntı: t24.com.tr

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler