17 Ağustos’un 25.Yılında

Dr. Seçkin KARA*¹

17 Ağustos 1999, Salı günü saat 03.02’de Kocaeli/Gölcük merkezli, aletsel büyüklüğü M=7,4 olan, Doğu Marmara’nın büyük bölümünü etkileyen deprem, Güney Batıda Yalova/Çınarcık’tan bütün körfez boyunca ilerleyerek İstanbul/Avcılar’a uzanan bir güzergahta yıkıma yol açtı. Yapılan resmi açıklamalara göre yaklaşık 18 bin insanımız hayatını kaybetti, 23 binden fazlası yaralandı, 500’den fazla insan sakat kaldı. Bu deprem, aynı zamanda, kamunun ve sivil toplumun eksiklerini de ortaya koydu. Neticede AFAD’ı ortaya çıkartan çalışmalar, bu tespitlerin ışığında başlatıldı ve bir süre için deprem, toplumun gündeminde yer etti.

17 Ağustos Depreminin üstünden 25 yıl geçti. Bu süre zarfında başka büyük depremler oldu:

  • 23 Ekim 2011, Van Depremi (M=7,2) : 601 ölü, 4152 yaralı,
  • 24 Ocak 2020, Elazığ Depremi ( M=6,5): 44 ölü, 1607 yaralı
  • 30 Ekim 2020, İzmir /Bayraklı Depremi (M=6,6): 117 ölü, 1034 yaralı,
  • 6 Şubat 2023 Maraş- Hatay depremleri (M=7,8 -7,6); en az 53 bin ölü, 122 bin yaralı, 500 binden fazla konut yıkılmış….

Aradan geçen bunca zaman, toplumu ve kamu kurumlarını doğa kaynaklı afetlere karşı hazırlamak için geçirilmiştir diyebilir miyiz?

17 Ağustos’tan çıkartılan dersler, gerektiği gibi hayata geçirilmiş olsaydı, 1. sınıf tarım arazilerine çok katlı yapı ruhsatı verilir miydi?4

İmar affı adı altında kaçak ve ruhsatsız yapılaşmaya göz yumulur muydu?5

Derelerin sel yatağı olan vadilerde, dere manzaralı çok katlı yapılara ve    kamu binalarına (hastane, belediye vb.) izin verilir miydi?6

Fay hattı komşuluğunda,  hatta fayın üstünde sivil ve kamu binalarına ruhsat verilir miydi?7

Yapı denetimleri, müteahhitlerin mimari planların gerektirdiği doğru beton standartlarına uymasını sağlar mıydı?

Yeterli kamusal ve toplumsal önlemler alınsaydı, halk oturacağı binaları seçerken, manzarasından önce can ve mal emniyeti yönünden değerlendirerek davranır mıydı?

———————————–

1 Yazıda savunulanlar belli ölçülerde TTB’nin görüşleriyle paralel olabilirse de yazarı dışında bağlayıcılı değildir.

2 TTB-Olağandışı Durumlarda Sağlık Hizmetleri Kolu Başkanı,

3 Afet ve Acil Durumlar Yönetimi Başkanlığı (İçişleri Bakanlığı)

4 En bilinen örneklerden bir tanesi: Malatya, Bostanbaşı?

5 En sonuncusu 24 Haziran 2018 tarihlidir.

6 Kastamonu/ Bozkurt, Sinop/Ayancık.

7 K. Maraş, Necip Fazıl Şehir Hastanesi. Ayrıntı için bakınız: ( https://www.birgun.net/haber/sehir-hastanesi-nin- fay-hatti-uzerine-kuruldugu-ortaya-cikti-270569 )

Yerel Yönetimler gereğini yapsalardı, çok katlı binaların    giriş katlarında, kolonlar kesilmeye devam edebilir miydi?

25. yılında, en az 17 Ağustos kadar yıkıcı olabilecek, İstanbul’un da mutlaka etkileneceği bir başka Körfez depremini beklemenin endişesi içinde, yukarıdaki soruları kamuya ve topluma tekrar, yöneltmek ihtiyacını duyuyoruz.

Ayrıca anımsatmak istiyoruz ki:

  • Afet Uzmanlarının sürekli olarak işaret ettikleri gibi, M=7 gibi bir yıkıcı depremde İstanbul başta olmak üzere, İzmit Körfezi komşuluğundaki şehirlerde, dayanıksız binaların yıkılması kaçınılmaz olacaktır.
    • Karayolları, ana arterlerden ara sokaklara kadar farklı ölçeklerde kapanacak ve yıkılan binalara, hayat kurtarıcı Ar-Kur faaliyetleri yönünden kritik ilk 72 saatte ulaşılması zor, bazen imkansız olacaktır. 6 Şubat K. Maraş-Hatay deneyimleri ortadadır.
    • Yolların ilk andan itibaren açık ve ulaşımın mümkün olduğunu düşünelim. O zaman farklı bir manzara bizi karşılayacaktır: Her binaya 10 kişilik bir Ar-Kur ekibinin yeterli olacağı düşünülse dahi, yaklaşık 200-250 bin binanın yıkılması halinde, minimum 200.000×10 =2.000.000 (yazıyla: 2 milyon) Ar-Kur elemanı ihtiyacı olacaktır.8
    • Bu sayıya, barınma dahil her türlü temel ihtiyacını karşılamakta akut olarak bağımlı hale gelen nüfusun tamamı ve enkazlardan çıkartılacak olan insanları da ekleyerek, barınma (ısınma/serinleme), içme suyu, beslenme, hijyen, elektrik, haberleşme, akaryakıt, ulaşım… gibi temel lojistik ihtiyaçlar için nasıl bir büyüklükle başa çıkmak gerekeceğini tahmin edebiliriz!
    • Daha, yukarıdaki tabloya, toplanma alanlarının gerçek durumuyla ilgili konuları eklemediğimizi de unutmayalım: bu yerler yerinde midir, değişmeden duruyor mudur, ulaşımı mümkün müdür, varıldığında yeterli lojistik destek olacak mıdır?
      • Halkın başta sağlık kurumları (hastaneler, ASM’ler..) olmak üzere, kamu kurumlarına güvenle sığınmaları mümkün olacak mıdır? Sağlık kurumları ve kamu kurumlarının deprem/afet dayanımları konusunda gerekli ve yeterli çalışmalar yapılmış mıdır? Bunlara ilişkin sonuçlar kamuya açıklanmış mıdır?

Sorular çoğaltılabilir ancak, en temel sorularımızı bu şekilde özetleyebiliriz. Kamunun, aklın ve bilimin gereklerine uygun olarak acilen yapması gereken işler vardır.

  • AFAD, kuruluş amacına uygun olarak, “Bütünleşik Afet/Risk Yönetimi” anlayışıyla çalışması, kurumun liyakat esasına göre yapılanmasıyla olanaklıdır. TTB ve diğer ve Meslek Birlikleri ve Üniversitelerin görüş ve önerilerini dikkate almadan “Bütünleşik Afet/ Risk Yönetimi” mümkün değildir.

————————————————

8 Benzer bir hesabı kolaylıkla Şubat depremlerinde etkilenen bölge için yapabiliriz. Minimum Ar-Kur elemanı ihtiyacı yine 2 milyondan fazla çıkmaktadır. Fakat bu ayrı bir tartışma konusudur.

  • Deprem toplanma alanları, işlevi dışında kullanılmamalı ve bu alanlar ivedilikle gelişmiş ülkelerdeki örneklere benzer şekilde, bir acil durum planına göre altyapı hazırlık tertibatlarıyla donatılmalıdırlar;
    • Karayolları başta olmak üzere, olası bir Marmara/İstanbul depreminin simülasyonları yapılarak, acil ulaşım planlarının hazırlanması, hayati önemdedir;
    • Bu bağlamda, ulaşımı güç, yerleşim yerlerine uzak olan Şehir Hastaneleri yüzünden kapatılan, şehir içindeki hastanelerimiz tekrar hizmete açılmalıdır.
    • Başta İstanbul olmak üzere, deprem dayanımı sorunlu olan bina envanteri hızla çıkartılmalı, yerel yönetimler ve kamu idaresi bu konuda işbirliği için gerekli çalışmalara derhal başlanmalı, başlamış olanların ise sürdürülmesi için gerekli tedbirleri hızla alınmalıdır! Deprem dayanımı sorunlu bina stoku şimdiki haliyle devam ettirilebilir değildir ve olası bir yıkıcı deprem olduğunda, yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi, yeterli kaynak ve müdahale, gerçekçi bir ihtimal değildir.
  • 81 İlin Risk Azaltma Planları (İRAP), Türkiye Risk Azaltma Planı (TARAP),Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) Şubat Depremlerinde yetersiz kalmış ve işlevsiz oldukları ortaya çıkmıştır. Bunların, hızla ve TTB’nin ve diğer Meslek Örgütlerinin meslek örgütlerinin görüş ve önerileri alınmak suretiyle yeni baştan hazırlanmaları gereklidir.

 

Alıntı: bto.org.tr

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler