Aşıda zorunluluk üzerine
Bu salgın döneminden çıkış da aşı ile olacak gibi görünüyor. Ne kadar çok insan aşılanırsa çıkış da o kadar hızlı olacaktır. Hekimler bilgilerini ve ikna yeteneklerini kullanarak bu dönemi kısaltacaklardır
Aşıda zorunluluk üzerine
Zorla aşı yaptırılabilir mi? Hekimlik açısından cevap çok nettir: Zorla, aşı bir yana, hiçbir şey yaptırılamaz. Bir hastası karşısına oturduğunda hekim danışman pozisyonundadır. Alınan bilgiler, yapılan muayene ve incelemeler sonucunda hekim bir tanıya varır ve hastaya ne yapması gerektiğini kendi bilgisi dahilinde söyler. Önerdiği ilaçla veya ameliyatla tedaviyi hasta uygulayıp uygulamamakta serbesttir. Hiç kimse kendi arzusu dışında ilaç kullanmaya veya ameliyat olmaya zorlanamaz.
Zaman zaman tartışılan durumlardan biri de açlık grevi yapanların zorla beslenip beslenemeyeceğidir. Oysaki bu tartışılacak bir durum olmayıp 1991’de Malta’da yapılan 43. Dünya Tabipleri Birliği Genel Kurulu’nda karara bağlanmış ve zorla besleme konusu baskı ve işkenceyle yakından ilintili olarak değerlendirilmiştir. Dünya Tıp Örgütü’nün 1975 Tokyo Bildirgesi hekimleri, aktif ya da pasif bir biçimde veya tıbbi bilgi sağlayarak işkence eylemine katılmaktan meneder. Ayrıca Tokyo Bildirgesi’nin 5. maddesi de açlık grevindeki mahkumların zorla beslenmemesini özel koşul olarak şart koşmuştur. Hekimler idam cezalarının infazının hiçbir aşamasında da yer alamazlar ve almamalıdırlar.
Hekimlerin görevi yaşatmaktır. Hekimin açlık grevi eyleminde yapması gereken ilk iş ikna yolu ile kişiyi vazgeçirmeye çalışmak olmalıdır. Bu gerçekleşmezse yapacağı eylemin sağlığına vereceği zararlar açıkça anlatmalı, ardından da bu zararı en aza indirecek adımlar atılmalıdır. Günümüzde yeterli sıvı, tuz, şeker ve B vitamini olmazsa olmaz desteklerdir. Açlık grevinin ilerlediği günlerde bilinç kaybı oluştuğunda ise kişinin daha önceki söylemleri esas alınır ve eğer arzusu müdahale edilmemesi şeklinde ise buna saygı gösterilmelidir. Eğer böyle bir direktif yoksa, Malta Bildirgesi kararı hekime bırakmaktadır.
Ulusal hukuktaki tek düzenleme 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 82. maddesinde yer almaktadır. Bu kanunda “Beslenmeyi reddederek açlık grevi veya ölüm orucunda bulunan hükümlülerden alınan tedbirlere ve yapılan çalışmalara rağmen hayati tehlikeye girdiği veya bilincinin bozulduğu hekim tarafından belirlenenler hakkında, isteklerine bakılmaksızın kurumda, olanak bulunmadığı takdirde derhal hastaneye kaldırılmak suretiyle muayene ve teşhise yönelik tıbbi araştırma, tedavi ve beslenme gibi tedbirler, sağlık ve hayatları için tehlike oluşturmamak şartıyla uygulanır” maddesi bulunmakta ve bu uluslararası uygulamalarla açıkça çelişmektedir. Unutulmamalı ki hekimleri bağlayan, ulusal kanunlardan öte, uluslararası tıp etiği kuralları ve sözleşmelerdir.
1996 yılındaki açlık grevlerinde zorla beslenme çok tartışılmış ve Malta Bildirgesi doğrultusunda davranan TTB kanunlara aykırı davranmakla suçlanmıştı. Yakın tarihte ise İsrail hapishanelerinde açlık grevinde olan Filistinli mahkumlar zorla beslenmiş ve İsrail Tabipleri Birliği de buna karşı çıkmıştı. Ağızdan veya damardan zorla beslenmeye katılmak hekimler için suç oluşturur.
Aşıya geri dönersek, bu konuda durum farklıdır çünkü burada kişinin sağlığı yanında toplumun sağlığı da söz konusudur. Bu konu ile ilgili etik ve hukuki düzenlemeler Tolga Şirin’in T24’de çıkan “Covid-19 aşısı zorunlu tutulabilir mi?” başlıklı yazısında mükemmel bir şekilde özetlenmiş. Konu ile ilgilenenlere okumalarını öneririm.
Bu konu birçok tartışmalı alan içerse de pratikte “aşı zorla yaptırılamaz” sonucuna varılır. Tıpkı açlık grevlerinde olduğu gibi, kişilerin yararlar ve zararlar konusunda bilgilendirilmesi ve ikna yoluyla uygulamaya geçilmesi gerekiyor. Farklı nedenlerle aşı olmayacağını belirtenlerin sayısı Türkiye’de ve tüm dünyada hiç de az değil.
Ancak, gelişmelere bakıldığında kişilerin tercihine bırakılmayacak adımların gelmesi şaşırtıcı olmaz. Şu anda nasıl AVM girişlerinde, uçak ve otobüs yolculuğunda HES kodu zorunlu tutuluyorsa, aynı uygulama aşı için de gelebilir. Örneğin, aşı belgesi olmadan uçağa binilemez kararı çıkarılabilir, başka ülkeye vize almak aşı şartına bağlanabilir. Evden dışarı çıkmak, toplu taşıma araçlarına binmek bile aşı şartına bağlanabilir noktasına neden gelmeyelim? İşte o zaman “zorunlu aşı” pratikte uygulamaya geçmiş olur. Hepimizin kimlik belgesi yanında bir de aşı kartı olacak sanki.
Aşılar dünya üzerinde şimdiye dek milyonlarca, belki de milyarlarca insanı bulaşıcı hastalıklardan korudu, ölümleri engelledi. Bu salgın döneminden çıkış da aşı ile olacak gibi görünüyor. Ne kadar çok insan aşılanırsa çıkış da o kadar hızlı olacaktır. Hekimler bilgilerini ve ikna yeteneklerini kullanarak bu dönemi kısaltacaklardır.
Alıntı: https://t24.com.tr/yazarlar/ozdemir-aktan/asida-zorunluluk-uzerine,29203