Aşılıysan üşütmeyeceksin
Tedavi sonrası istenen sonuca ulaşılmadığında hasta ya ağır kaldırmıştır, ya çok tuzlu yemiştir, ya da hekimin diğer uyarılarına harfiyen uymamıştır. Her durumda hasta suçludur. Aşı için de aynı durum söz konusu. Aşıdan sonra ateşi yükselmişse mutlaka banyo yapmıştır. Yapmamışsa bile elini yüzünü yıkamıştır. Aşının ne suçu var?
Aşılıysan üşütmeyeceksin
Aşınızı oldunuz mu? Eğer olduysanız büyük bir ihtimalle şöyle bir uyarı ile eve gönderildiniz: Eğer ilerleyen saatlerde ateş, ağrı, kırıklık hissederseniz bir ağrı kesici alın. Bu uyarı çok yerinde çünkü aşı olanların çoğunda hiçbir olumsuz gelişme olmazken, diğerlerinde değişik boyutlarda hastalık benzeri bulgular ortaya çıkabiliyor ve birkaç ağrı kesici ile tüm bulgular bir iki gün içinde geçiyor.
Bunun yanında aşı olanlara farklı sürelerle banyo yapmamaları ve alkol almamaları da söyleniyor. Hastalık bulguları ortaya çıktığında alkol almaması çok yerinde, zaten yıkanacak gücü de zor bulur, ama aşıdan hiç etkilenmeyenler için de aynı uyarılar geçerli midir?
Hekimler ve sağlıkçılar hastalarına birtakım uyarılarda bulunur ve hastalar çoğunlukla bu uyarılara uyar. Bunu iyiye yormak gerek çünkü bu sağlıkçılara güveni gösterir. Neredeyse hiçbir hasta nedenini sormaz. Aslında sorsa da çoğunun mantıklı bir cevabı yoktur.
Aşıdan sonra yıkanılmaması uyarısı kimden çıkmış bilmiyorum. Bazen bu yasağı üç güne kadar da uzatıyorlar. Bu uyarı iğne deliğinden cilt altına veya kas içine su kaçabilir diye yapılıyorsa çok anlamsız. Kalçadan yapılan enjeksiyonlardan sonra böyle bir uyarı yapılmıyor mesela. Bir karış uzunluğundaki ameliyat yaralarının epitelize olarak altı saat içinde su geçirmez hale geldiğini biliyoruz. Özetle, eğer hasta kendini iyi hissederse ameliyat günü veya ertesi gün yıkanabilir ve sorun olmaz – gerçi buna Türkiye’de ender rastlanır zira genetik yapımıza anneler tarafından yıkanırken üşüyüp hasta olunacağı korkusu yerleştirilmiştir. Bu korku ile ameliyat sonrası uzun süre yıkanmaktan kaçınan hastalar gördüm. Bu, elbette, apayrı bir konu.
Alkol alımının kısıtlanması da ayrı bir muamma. Aşı ile alkolün etkileşimini gösteren hiçbir çalışma veya gözlem yok. Bana ulaşabilen arkadaşlarımın bu sıcakta duşlarını alabilmelerini sağladığım için mutlu olabilirim. Alkol konusunda da bazı arkadaşlarımı mutlu ettiğimi sanıyorum. Kimse pek sormuyor ama hastalar bu yasakların nedenini sorduğunda ne cevap veriliyor merak ediyorum. Muhtemelen anlaşılmaz bazı cümlelerle geçiştiriliyor veya yoğunluk bahane edilerek duymazdan geliniyordur.
Benim yorumuma göre bu uyarıların nedeni yapılan işin küçümsenmeyecek, ciddi bir iş olduğunu vurgulamak. Hekimler bunu sıklıkla yaparlar. Hastalara bir ilaç yazıldığında mutlaka “Aç karnına mı yoksa tok karnına mı alınacak?” sorusu sorulur. İlaçların çok küçük bir kesiminde bu soru önemlidir. Ama “fark etmez” demek yerine belirli bir saat söylemek hastanın ilacını almasını unutmaması adına önemli olur. “Sabah kahvaltıdan hemen sonra” derseniz bu hasta için bir emir niteliğinde olur ve de unutmaz.
Sağlıkçılar sıklıkla da “kendinizi fazla yormayın” derler. Ne demekse? Bu, günde beş saatten fazla yürümeyin mi demek, yoksa evden dışarı çıkmayın, evin içinde de fazla gezinmeyin mi demek belli değil. Hasta nasıl yorumlarsa artık. Bunu ciddiye alan bazı hasta yakınları da hastaya hiçbir iş yaptırmayıp, yerinden kıpırdamaması gereken bir biblo muamelesi yaparlar.
Ameliyatlardan sonra mutlaka kullanılan bir cümle de “ağır bir şey kaldırmayın” uyarısıdır. Bunun anlamı “kaldıracağınız halter 25 kilogramı geçmesin” de olabilir, “sakın çocuğunuzu kucağınıza almayın” da olabilir. Büyüklerimiz zamanında bu uyarıyı net bir şekilde yaparlardı, “yerden mendil bile kaldırmayacaksınız” diyerek.
Bu tür davranışları çoğaltmak mümkün. “Çok tuzlu yemeyin”, “fazla yağlı yemeyin” dendiğinde de ne yapılacağı belli değil. Hastalar çok ender olarak bu uyarının ne anlama geldiğini sorarlar. İşin kötüsü de sorulara verilecek net bir cevabın olmamasıdır. Ancak, bu uyarılar hekimi koruma konusunda çok yardımcıdır. Tedavi sonrası istenen sonuca ulaşılmadığında hasta ya ağır kaldırmıştır, ya çok tuzlu yemiştir, ya da hekimin diğer uyarılarına harfiyen uymamıştır. Her durumda hasta suçludur. Aşı için de aynı durum söz konusu. Aşıdan sonra ateşi yükselmişse mutlaka banyo yapmıştır. Yapmamışsa bile elini yüzünü yıkamıştır. Aşının ne suçu var?
Çok sorgulayıcı bir toplum olmadığımız ortada. Sorgulayacağız da ne olacak? Hem kafamızı fazla yormayalım, hem de sağlıkçıları zor durumda bırakmayalım en iyisi.
Alıntı: https://t24.com.tr/yazarlar/ozdemir-aktan/asiliysan-usutmeyeceksin,31939