Hidroksiklorokin: Saygın tıp dergisi Lancet tartışmalı ilaçla ilgili araştırmayı nasıl yayınladı, neden geri çekti?
Dünya Sağlık Örgütü ve hükümetlerin koronavirüs tedavisinde hidroksiklorokin kullanılmasını durdurmasına yol açan araştırma Lancet tarafından bizzat yazarlarının verilere güvenmediği gerekçesiyle geri çekildi. Ölüm kalım kararlarını etkileyen böyle bir durum nasıl ortaya çıkabildi?
Dünyanın en eski ve en saygın tıp dergilerinden biri olan Lancet, tarihinde benzeri pek görülmemiş bir adım atarak, hidroksiklorokinin koronavirüs tedavisi denemelerinde kullanımının durdurulmasına yol açan araştırmayı geri çekti. Peki binlerce insan için ölüm kalım meselesi olan bir konuda böyle bir hata nasıl yapılabildi?
Guardian’a yazan Boston’daki Kuzeydoğu Üniversitesi’nden metabilim ve metodoloji uzmanı James Heathers, hakemlik müessesesinin zaaflarına işaret etti ve öneriler getirdi:
Lancet’te yakınlarda yayımlanan bir makalede, hidroksiklorokinin Covid-19 hastalarında düzensiz kalp atışlarını artırdığı ve uygulandığı hastanelerde hastaların yaşama oranını düşürdüğü sonucuna varılıyordu. Bu araştırma hemen ciddiye alındı ve ilacın denemeleri derhal durduruldu. Tehlikeli bir ilaç neden kullanılsındı?
Şimdi Lancet bu çalışmayı, bizzat kaleme alan üç yazarının talebi üzerine, yayından tamamen kaldırıp geri çekti. Yazarlar araştırmada temel alınan verilerin doğruluğuna kefil olamayacaklarını söylüyorlardı.
Sorunun ciddiyeti ve araştırmanın yarattığı etkiyi göz önüne aldığımızda, yakın tarihte sonuçları bu kadar önemli bir yayından kaldırma olayının başka örneğinin bulunmadığını görüyoruz.
O zaman doğal olarak bunun nasıl mümkün olduğunu sormak gerekiyor.
Bu kadar önemli sonuçlar yaratan bir araştırma, yayınlandıktan bir kaç gün sonra bizzat yazarları tarafından nasıl kirli bir mendil gibi buruşturulup bir kenara atılabildi?
Eğer yazarları bugün bu araştırmanın verilerine güvenmediklerini söylüyorlarsa, o zaman bu araştırma nasıl yayımlanabildi?
Hakemlik neyi içeriyor, yeterli mi?
Aslında yanıt basit: Bu tür bilimsel yazıların yayımlanması öncesinde, “hakem” de denilen konunun uzmanı bilirkişiler tarafından yapılan okumalar, verilerdeki anomalilere odaklanmıyor. Dolayısıyla bu tür çelişkiler yanlış verilere, yanlış hesaplamalara ya da düpedüz sahte bilgiye dayanabilir.
Her ne kadar “yerleşik bilimsellik” ölçüsü olarak kabul edilse de araştırmalara yönelik hakemlik denetimi bunların kontrol edilmesini kapsamıyor.
En iyi şekilde yapılan hakemliklerde, bağımsız uzmanlar yeni araştırmayı dikkatli bir değerlendirmeden geçiriyor. Maddi hataların düzeltilmesi, analizlerin kuvvetlendirilmesi ve metnin bayağı iyileştirilmesi bu kapsamda gerçekleşiyor.
Kötü hakemlikler ise, bir metne, sahip olmadığı bir “yetkinlik” süsü verebiliyor. Kalıplaşmış düşünceleri güçlendiren, analiz hatalarını ya da sahtekarlığı tamamen gözardı eden bu tip kötü örnekler hiç bir değer taşımıyor.
Herhangi bir makale-araştırma nasıl değerlendirilmiş olursa olsun üzücü gerçek şu ki hakemlik müessesesi zorlanıyor ve bu olayda gördüğümüz gibi yayından kaldırmalarla bu durum bir kez daha gözler önüne serilmiş oluyor.
Hakemlik ödüllendirilmiyor
Sorunun kaynakları belli. Herşeyden önce hakemlik, yapanın hiç bir şekilde ödüllendirilmediği bir çalışma.
Şu anda bilim alanında değerli sayılan tek şey yeni makaleler yazmak. Bilimsel itibarınızın köşe taşlarını bunlar oluşturuyor. Başkalarının çalışmaları hakkında yaptığınız değerlendirmelerden kimse söz etmiyor.
Yazarlarla günlerce teknik yazışmalar yapmış, metni iyileştirmiş, analizi derinleştirmiş, sonuçları güçlendirmiş de olsanız, kimse adınızı anmıyor, bilmiyor. Bir ödeme de almıyorsunuz.
Hakemlik okumaları, içine her şeyi alabilen belirsiz bir akademik hizmet, yani bilim insanlarının topluma karşı görevleri çerçevesinde yapmaları gereken bir iş kategorisinde görülüyor.
Güzel bir fikir, fakat bu iş neredeyse tamamen iş güvencesi sağlam bazı araştırma görevlileri tarafından yapılıyor. Bazı kıdemli bilim insanlarının kendi araştırmalarını engellediği için hakemlik işlerini nadiren aldıkları ya da hiç bir zaman almadıkları biliniyor.
Ama diyelim ki hakemlik için çok güvenilir gönüllüler bulundu, bunun da yetersiz olduğu giderek açıklık kazanıyor.
Hakemli dergilerde yayınlanan makalelerin büyük bir kısmı hiç bir zaman analitik tutarlılık bakımından kontrol edilmiyor ve edilmeleri de mümkün de olmuyor çünkü yayınlayan dergiler, yazarlardan, araştırmanın dayandığı verileri veya analitik kodları da vermelerini istemiyorlar ve hakem olarak bunları talep ettiğiniz zaman genellikle size yardımcı olmuyorlar.
Kurallar yetersiz
Dolayısıyla yazarların yaptıkları araştırma ya da deneylerin ardındaki verileri ve analitik yöntemi paylaşma konusunda hiç bir resmi, ahlaki ya da hukuki mecburiyeti yok.
Ve son olarak yayınlanmış bir makalede bir hata görür ve yazarlarına ya da dergiye bildirirseniz, çoğunlukla aynı cevapla ya da cevapsızlıkla karşılaşıyorsunuz: Sessizlik.
Bunun sebebi genellikle yazarların ya da editörlerin ihmalkar ya da aldırışsız olması değil. Bunun sebebi çoğunlukla hem bilimsel kariyerlerini ve hem de dergilerini sürdürebilmenin güçlükleriyle boğuşmaları. Ne yazık ki bu iki amaç birbiriyle doğrudan çatışıyor. Yazarların mümkün olduğu kadar çok makale yazmaya zorlanması dergilere çok büyük miktarlarda yazı gönderilmesine yol açıyor. Kendi araştırmalarını yapabilme çabasıyla giderek zamanı azalan araştırmacılar dergilerin hakemlik davetlerini genellikle geri çeviriyor. Dolayısıyla hakemlikler de genel olarak üstünkörü ya da analitik olmayan çalışmalar olarak kalıyor.
Bütün bunlara rağmen hala durumu idare etmeye çalışıyoruz. Ta ki karşımıza olağanüstü koşullar çıkana kadar.
Pandemi sürerken yapılan hakemlikler acımasız bir açmazla karşı karşıya:
Dünyayı etkileyebilecek çok önemli bilgileri biran önce yayınlamanın etik sorumluluğu ve bunun karşısında, sunulan çalışmayı kapsamlı bir şekilde değerlendirmenin bilimsel önemi. Hem de yaşamları alt üst olduğu için her zamankinden daha büyük iş yüküyle boğuşan uzmanları, bedava hakemliğe ikna etmeye uğraşarak.
Bu süreç tamamlandığında ise, yayımlanan araştırma, insan sağlığını etkileyen yayınları titizlikle gözden geçirmek isteyen çok daha büyük bir uzman topluluğu tarafından mercek altına yatırılıyor.
Ne gibi önlemler alınabilir?
Sonuçlar aşırı derecede önemli. Bu araştırmanın, inatçı bir öksürüğe ve solunum yolları rahatsızlığına yakalanan her birimiz için doğrudan sonuçları bulunuyor. Lancet’in geri çektiği bu araştırma ve benzerleri yarın kimin yaşayacağını ya da öleceğini belirleyebilir. Hastalara ne ilaç verileceğini, hangi tedavilerin, ne kadar kısa sürede başlayabileceğini etkileyebilir.
Şeffaflıktan aşırı yoksun olma diye tanımlayabileceğimiz, makalelerin hata ve eksiklerinin gizlenmesine olanak veren bu sorunun çözümü konusunda aslında yıllardır önerilen şeyler var:
Daha büyük şeffaflık talep edilmesi ve daha titiz kontrolün zorunlu hale getirilmesi. Metnin yanında analitik yöntemini ve dayandığı verileri açıklayan makalelere öncelik verilmesi. Araştırmaları yayımlamadan önce potansiyel öneminin yanısıra doğruluğunun da denetlenmesi. Gerektiğinde sayısal verileri ve analizlerini çek etmek için ücretli istatistik uzmanlarının görevlendirilmesi. Eleştirilerin derhal dikkate alınması ve bütün yazarlara aynı ölçütlerin uygulanması.
Bu adımların atılmamasının alternatifi ise birçok geri çekilen makale, zaman israfı, kamuoyunun güveninin yitirilmesi ve daha fazla ölüm olacaktır.
Alıntı: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/hidroksiklorokin-saygin-tip-dergisi-lancet-tartismali-ilacla-ilgili-arastirmayi-nasil-yayinladi-neden-geri-cekti-1743337