Radyolojideki taşeronlaşma kaliteyi bozuyor

Devlet ve üniversite hastanelerinde radyoloji (görüntüleme) hizmetlerinin taşeronlaşması bir dizi soruna zemin hazırlıyor. Tetkik başına ayrılan süre azalıyor, fazla sayıda tetkik yapılıyor. Bu hem hizmet kalitesini bozuyor hem de kanser riskini artırıyor.

Konunun en endişe verici tarafıysa, hizmet alınan bazı firmaların raporları değerlendirme yöntemi.

Raporda radyoloji uzmanının imzası olsa da raporlayan başkaları. Bu bazen yetkinliği olmayan bir uzman, bazen de asistan hekim olabiliyor.

Sağlık Bakanlığı 2022 istatistiklerine göre hastanelerde 973 manyetik rezonans (MR), bin 331 Bilgisayarlı Tomografi (BT) var. MR’ların 379’u devlet hastanelerinde, 114’ü üniversite hastanelerinde, 480’i özel sektörde. BT’lerinse 636’sı devlet hastanelerinde, 150’si üniversite, 545’i özel sektörde.

Kişi başı çekilen BT/MR sayısında dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz.

Yine bakanlığın istatistiklerine göre yılda 16 milyon 195 bin 684 MR, 19 milyon 400 bin 287 BT çekiliyor. Bin kişiye düşen BT görüntüleme sayısı 295. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamasıysa binde 159.

Radyoloji alanındaki görüntüleme ve raporlama hizmet alımlarının önemli bir kısmı kamu ve üniversite hastanelerinde yapılıyor. Bunun en önemli nedeni, artan radyolojik inceleme ve raporlama taleplerini kendi kadrosundaki radyoloji uzmanı veya radyoloji teknisyenleriyle karşılayamaması. Diğer bir neden de BT ve MR gibi cihazların fiyatının ve sürdürülebilirlik maliyetinin yüksek olması. Bu cihazların hastane bünyesine alınabilmesi ve idamesi için yeterli kaynak yaratılamıyor.

Artan tetkik sayılarının arkasında yatan en önemli gerçekse hekimlerin hastalarına yeterli muayene zamanı ayıramamaları. Bu yüzden birçok durumda radyolojik incelemeler, muayene yöntemi olarak kullanılıyor. Son yıllarda sayıları artan malpraktis davaları nedeniyle de risk almak istemiyorlar.

Standart dışı çekimler tanıyı aksatıyor
Türk Radyoloji Derneği Başkanı Profesör Can Çevikol, konuyla ilgili Diken’in sorularını yanıtladı.

Çevikol, görüntüleme hizmetlerindeki bu taşeronlaşmanın kliniklerdeki pratik sonuçlarını şöyle anlattı

“Görüntüleme hizmetinin birçok kamu ve üniversite hastanesinde hizmet alımı şirketlerine devredilmiş olması bazen randevu sürelerini kısaltmak veya bazen kar odaklı yaklaşımlar nedeniyle genellikle standartların dışında daha çok tetkik yapılmasıyla sonuçlanıyor.

Bu durum, tanısal olmayan sonuçlar doğurmanın yanı sıra gereksiz tekrar incelemelere ve maliyet artışına neden oluyor. Sonuç olarak, gerçekten ihtiyaç duyan hastaların erişim süresi uzuyor.”

can-cevikol
Prof. Dr. Can Çevikol
Ayrıca tetkik sayısının artışı özellikle iyonizan radyasyon içeren (BT gibi) görüntülemelerde toplumun kümülatif radyasyon dozunu ve kanser riskini artırarak halk sağlığını tehdit ediyor. Bunun yanında özellikle kontrast madde kullanılmışsa başta alerjik reaksiyonlar ve böbrek yetmezliği olmak üzere farklı sağlık sorunlarıyla karşılaşılabiliyor.

Öte yandan hastaların hastaneden hastaneye gezerek çeşitli merkezlerde sorunlarına çözüm aramaları nedeniyle, sık sık aynı tetkikler farklı merkezlerde yeniden yapılıyor.

‘Bu, gereksiz ileri incelemeler ve ameliyatlara yol açabiliyor’
Hastane yöneticileri randevu sürelerini kısaltmak, hizmet alımı firmalarıysa gelir elde etmek istiyor. Bunun için daha fazla tetkik yapılması, randevu sürelerinin kısalmış görünmesine karşın, inceleme kalitesi düşürüyor. Uzman yetersizliği nedeniyle hizmetler (görüntülerin incelenerek raporlanması) asistan hekimler tarafından veriliyor. Haliyle de doğru tanı konulmasını zorlaştırıyor.

Çevikol, bu koşulların gereksiz ileri incelemelere ve ameliyatlara yol açabildiğini söyledi:

“Uygun gerekçelendirilmemiş radyolojik incelemelerin sayısındaki artış, uygun kalitede tetkik yapılmasının önündeki en önemli engel. Zaten dünya ortalamasının altında radyoloji uzmanına sahip ülkemizde, iş yükünü ciddi biçimde artırıyor. İnceleme kalitesi ve tetkiklerin doğru yorumlanabilmesini olumsuz etkiliyor.”

‘Devlet çok düşük fiyat verdikçe daha çok tetkik yapılıyor’
Öte yandan aşırı sayıda artan tetkik sayılarının ülke genelinde yaratacağı yüksek maliyetlerin önlenmesi için devlet tüm radyolojik tetkikleri dünya geneline göre oldukça düşük fiyatlandırıyor. Bu durumun da hastane yönetimlerini ve hizmet alımı firmalarını daha çok tetkik yapmak için zorladığını belirten Çevikol şöyle devam etti:

“Sonuç olarak maliyetleri düşürmek için radyoloji hekimi ve teknisyen emeği ucuzlatılıyor. Hatta sayı odaklı yaklaşımlar nedeniyle standartlara uygun tetkik yapan ve bu tetkikleri doğru raporlama kaygısı taşıyan radyoloji hekimleri ve hizmet alımı firmaları da beceriksiz olmak veya süreci doğru yönetememekle suçlanabiliyor.

Buna karşın maliyeti düşürmek için çok sayıda düşük kalitede tetkik yapan ve doğru rapor kaygısı taşımayan, hekim ve teknisyen emeğini sömüren, bir yandan da sayısal olarak daha fazla tetkik yaptıkları için ‘daha başarılı’ kabul edilen yönetici veya firmalar ödüllendiriliyor.”

İnternet üzerinden, yetkin olmayanlar bakıyor
Peki bu ortamda atlanan hastalıklar oluyor mu? Çevikol soruya şu yanıtı verdi:

“Bütün radyolojik tetkiklerin, farklı hastalık gruplarında doğru tanı koyma konusunda yanılma payları var. Bazı durumlarda hastanın tanısını saptamak mümkün olamayabiliyor. Ancak kalitesiz incelemeler ve raporlama sürecindeki özensizlikler nedeniyle ülkemizde dünya ortalamasına göre daha yüksek oranda hastalıkların atlanabilmesi veya tanı konamaması için uygun bir ortam oluştuğunu görüyoruz.”

Çekilen görüntüler bazen yüzlerce kilometre uzaktaki uzmanlar ya da asistan hekimler tarafından yorumlanıyor. Bu da ciddi bir sorun. Zaman zaman kopyala-yapıştır raporlara, hastada bulunmayan organlarla ilgili ‘tanılara’ rastlanıyor.

Çevikol uzaktan raporlama hizmetlerinin klinisyen-radyolog-radyoloji teknisyeni arasındaki iletişim kopukluğuna neden olduğunu belirtti:

“Ayrıca gereksiz kontrast madde kullanımı ya da kontrast maddenin gerekli olduğu halde kullanılmaması gibi sorunlara yol açıyor. En endişe verici konulardan biri de bazı hizmet alımı firmalarınca raporlamanın, raporda da imzası bulunan radyologlar dışında, internet üzerinden üçüncü kişilere yaptırılması. Bu kişiler arasında yetkinliği olmayan uzmanlar hatta raporlama yetkisi bulunmayan asistan hekimlerin yer alması endişe verici.”

Radyoloji uzmanına ihtiyacımız var
Türkiye’de yaklaşık dört bin 500-beş bin radyoloji uzmanı var. Bu sayı göçler ve doğal yollarla artan nüfusumuzun ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde değil. Tetkik sayısı olarak OECD ülkeleri arasında üst sıralarda yer almakla beraber nüfusumuza oranla radyoloji uzmanı sayımız da düşük.

 

Alıntı: diken.com.tr

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler