AIDS: Hiç bitmeyen pandemi

AIDS olmamalarını kendi başarıları zanneden, olmalarının ise olanaksız olduğunu düşünen, hastalıkların göksel bir ceza olduğuna kani insanların “zihinsel cehennemi”, AIDS hastalığının kendisine sürekli gölge eden kadim bir pandemi

AIDS: Hiç bitmeyen pandemi

Prof. Dr. Esin Şenol Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Enfeksiyon Hastalıkları Ve Klinik Mikrobiyoloji Anablim Dalı Öğretim Üyesi

1 Aralık 2020 yılında yine bu gazetede yazdığım AIDS, stigma ve salgınlar başlıklı yazımdan alıntılayarak:

“İnsanlık serüvenine, ölüm metaforu hastalıklardan farklı olarak bir de ‘suç ve ceza’ metaforu olarak damga vuran AIDS şimdilerde yalnızca her gün alınan tek bir tablet ile kontrol altına alınıyor.”

Ne var ki her gün alınması gereken tek doz ve emniyetli bir ilaç ile ilerlemesi tamamen kontrol altına alınan ve öldürmeyecek bir hastalık tanısı almak insanların hayatını hâlâ cehenneme çeviriyor.

Bunun en önemli nedeni ise korkuları tetiklenmiş olan diğer insanların ortaklaştırdıkları önyargıları ve zihinleri.

AIDS olmamalarını kendi başarıları zanneden, olmalarının ise olanaksız olduğunu düşünen, hastalıkların göksel bir ceza olduğuna kani insanların “zihinsel cehennemi”, AIDS hastalığının kendisine sürekli gölge eden kadim bir pandemi.

AIDS hakkında bazı temel ama herkes için yaşamsal, özellikle de bu tanı ile yaşamakta olan hastaları içine çeken “stigmatizasyon: etiketleme” cehennemi için çok gerekli bazı temel bilgileri paylaşacağım.

Ama önce kendi meslek yaşamımdan hâlâ yüreğimi sızlatan, belleğimi zonklatan bazı anektodlar bırakayım.

Yazıya otururken gözümün önüne, gerçek adı Murat (isimler değiştirilmiştir) olan ama Kısmet adını kullanan hastam geliyor.

Tanı aldığında hastalık son aşamasına gelmiş, akciğerleri yaygın biçimde tutulmuş, artık beslenmesi ve yaşamsal fonksiyonları bozulmuş olduğu için hemen yataklı servise almıştık.

Kendisine eşlik eden erkek arkadaşına durumun pek vahim olduğunu ailesinin de bilgilendirilmesinin gerektiğini belirtmiştik.

Aylarca süren pek çok bulguya rağmen hekime başvurmamışlardı.

Bir yandan oksijen desteği bir yandan sıvılar verirken bilinci açık ama genel olarak uykuya meyilli seyrediyordu.

Araya giren hafta sonundan servise döndüğümde, göğüsleri sönükleşmiş, bıyık ve sakalları çıkmış, odada annesi ve kardeşleri olduğunu anladığım başörtülü yakınları ve servis kapısının en dışında sürekli bekleyen yanına giremeyen erkek arkadaşı vardı.

Annesi “Muradım” diye ağlıyor, ablaları evimizin tek erkeği diye dövünüyordu.

Annesi adını ünledikçe huzursuz kıpırdanıp gözlerini sıkı sıkı yumuyordu.

Anladığım kadarıyla yıllardır görüşmüyorlardı.

Birkaç gün içinde yoğun bakım ünitesine nakil ve sonrasında hastayı kaybettik.

Çok trajik olan bir başka anektod ise pandeminin altıncı ayında annesinin kucağında acile getirilen, beyin tutulumu ile günler, haftalardır yemek yiyememiş su içememiş, genç bir hastaya dair.

Tüm hastanelerin pandemi hastanesine dönüşmesi nedeniyle kısa fasılalarda normal hasta bakılabilen merkezlerde ancak acil servis başvuruları yaptığı anlaşılan hasta hikâyesinden bu ihtimali özenle kaçırdığı için teşhisi atlanılmıştı.

AIDS hastalığı (Acquired Immunodeficiency Sendromu), “Edinsel İmmun Yetmezlik Sendromu” anlamına geliyor.

Hastalık etkeni olan HIV (Human Immunodeficiency Virus: İnsan İmmunyetmezlik Virusu) retrovirüsler ailesine ait.

İnsanları hastalandıran virüslerin yüzde 60’ı gibi bir zoonoz.

Afrika kökenli bu virüs goril, şempanze eti ticareti ve evcil şempanzeler nedeniyle en az dört kez insanlara sıçramış.

Vahşi hayvan ticareti, zoonozların insana adapte olmasındaki en önemli yollardan biri ancak 2000’li yıllardan sonra zoonotik sıçramalar artmasına karşın ekonomik değeri nedeniyle yasaklanıp önlenemiyor.

Hastalık ilk bulaşma aşamasında henüz hastalık belirtileri ve bağışıklık yetmezliği ilerlememişken “HIV infeksiyonu” olarak tanımlanılıyor.

Bir anlamda AIDS tedavi edilmemiş HIV infeksiyonu sonucunda gelişiyor.

HIV infeksiyonu 2-10 yıl bulgusuz seyrediyor, bu aşamada yakalanılır ve tedavi edilirse AIDS hastalığına da dönüşmüyor.

Bu aşama, bazen uzamış grip gibi bulgularla ama çoğunlukla belirtisiz seyrettiği için tanının en çok atlanıldığı ama kişinin kanında ,cinsel sıvılarında virüs miktarı çok yüksek olduğu için de bulaştırıcılığın yüksek olduğu dönem.

Tesadüfi taramalar sırasında ya da hastanın kendisinin riskli temas şüphesi nedeniyle başvurusu sonucunda yapılan kan testi taraması ile teşhis erkenden konulabiliyor.

Virüs ile temas etmiş bir kişi ile cinsel temas; vajinal ya da anal seks en önemli bulaşma yolu.

Anal seks ise daha yüksek risk taşıyor.

Hastalık ilk olarak Los Angeles’ta, önceden sağlıklı olan beş homoseksüel erkekte nadir bir akciğer enfeksiyonu ile fark edilerek bildirilmişti.

Böylece hastalık “eşcinsel” hastalığı olarak ünlendi.

Ben bulaşma yollarını anlatırken akılda kalıcı olması bakımından üç “S” diye belirtiyorum; Semen (cinsel salgılar) Serum (kan) ve Süt (anne sütü).

Cinsel ilişki dışında, taranmamış kan ürünlerinin nakli, cilt, kesici delici (traş, manikür, dövme, piercing vs.) alet yaralanmaları, iğne batması, ortak iğne (enjektör) kullanımı diğer bulaşma yolları.

Mevcut ilaçlarla anneden bebeğe geçiş kontrol edilebilse de ilaca erişim sorunu olan ve hâlâ yüksek düzeyde riskli bölge olan Afrika’da anneden bebeğe geçiş önemli bulaşma yollarından biri.

Buradan anlaşılacağı gibi, öngörülebilir bir riskli temasınız olmadığı halde hastalık size de bulaşabilir.

Sosyoekonomik düzeyi, en önemlisi eğitim düzeyi yüksek hastalarımda dahi “etiketlenme” ve “stigmatizayon” korkusunu aşamıyorum.

Kayıtlarda görünmemek için çok pahalı ve ömür boyu sürecek tedavileri kendileri karşılamaya razılar.

Üst düzey eğitimi olan bir hastamın elini kestiği için başvurduğu acil servisten beni telaşla arayışı kulağımdan gitmiyor

“Hocam HIV testi yapacaklarmış, anlayacaklar şimdi!”

Ömür boyu sürecek tedaviler muhtemelen daha kısa sürelere evrilecek, tedavi aralıkları aylık tedaviler ile uzatılacak ama bu ihtimallerin hiçbiri onları teselli etmiyor.

Kanlarından hastalığa dair tüm izler silinsin, bunu yapacak bir tedavi gelişsin istiyorlar.

Hâlâ dünyada 40 milyon hasta var. 2021 yılında 1.5 milyon yeni hasta eklendi ve 650 bin civarında ölüm oldu.

Pandemide eklenen yeni hastalar çoğunlukla Afrika’daki 15-35 yaş arası, bir bölümü taciz mağduru kadınlar.

Pandemi hem AIDS araştırmaları hem bu açıdan en kırılgan bölge olan Afrika’nın ilaç ve testlere erişimi bakımından önemli bir aksamaya yol açtı.

Türkiye’de 1985-2021 yılları arasında saptanılmış, 29 bin 284 HIV infeksiyonu, 2 bin 52 AIDS hastası var.

Yalnızca 2021 yılında ise 2000 yeni hasta eklenmiş.

Ülkemizdeki olguların üçte ikisi erkek, yarıdan fazlasında bulaşma yolu anlaşılamamış.

AIDS tedavi edilebilir, en önemlisi bilgi ve farkındalık ile tümüyle önlenilebilir bir hastalık.

Cinsel ilişki sırasında kondom kullanımı, şüpheli temas durumunda ise erkenden ilaçların başlanılması ile tümüyle önleniliyor.

Paris ve New York metrolarında, AIDS hastalığının, riskli temas öncesinde dahi kullanılabilecek ilaçlarla önlenimine ilişkin ve bu ilaçları temin edecekleri yerlerle ilgili bilgilendirme afişlerine rastlamanız mümkün.

1 Aralık hastalığın 1981 yılında tanımlandığı ilk tarih.

Tam yedi yıl sonra bu tarih, 1 Aralık, korunmayı ve farkındalığı arttırmak amacıyla “Dünya AIDS Günü” olarak ilan edildi.

“Kırmızı kurdele” ise “AIDS’i biliyorum, AIDS’e karşı korunuyorum ve AIDS’ten ölenlere saygı duyuyorum” anlamı ile HIV/AIDS’in simgesi oldu.

Yine yazımdan alıntılayarak

“Bana bir hekim olarak doğru sözcükler ile hassas iletişim kurabilmeyi öğreten hastalarımdır onlar.”

Freddie Mercury’nin anısına saygıyla…

“Zaman kimse için beklemez/Hepimiz umutlarımızı birlikte planlamalıyız/Yoksa artık bir geleceğimiz olmayacak/Zaman kimse için beklemez”

“Time waits for nobody/We all must plan our hopes together/And we’ll have no more future at all/Time waits for nobody”

 

Kaynak; https://t24.com.tr/yazarlar/esin-senol/aids-stigma-ve-salginlar,28893

 

Alıntı: t24.com.tr

 

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler