Hekim gözüyle Aikido
İnsanlık tarihi boyunca gündemde ola gelen konulardan birisi ne yazık ki diğer insanlardan ‘kendini savunmak’ tır; bu ülkeler için de kişiler için de geçerlidir. Tarihe şöyle bir baktığımızda ülkeler arasında veya ülkelerin kendi içlerinde süregelen savaşlar çatışmalar bu konunun kaçınılmazlığını gösteriyor. Değişik ülkelerde başlıca ekonomik ve sosyal kargaşa yaşana geldiğinden kişisel düzeyde de kendini savunma gerekli olabiliyor. Algı ya da gerçek ülkemizde kişiler açısından görece güvenli olan iklim gittikçe bozulmakta, 3. sayfa haberlerinde artış, özellikle kadına karşı şiddet pek çoğumuzun gözlemi. Bu artıştan nasibini alan kesimlerden birisi ne kadar hala inanmakta ve anlamakta güçlük çeksem de biz hekimler oluyoruz ne yazık ki. Nedenlerini tartışmak bu yazının amacını ve benim psikososyolojik ve politik bilgimi çok çok aşmaktadır o nedenle izninizle başlıktaki soruya dönelim.
Aikido Nedir?
Kişisel düzeyde kendini savunma denildiğinde pek çok kişinin aklına uzak doğu savaş (= savunma) disiplinleri(=sanatları) gelmektedir. Hatta biraz ilgili insanların savunma deyince hemen söyleyecekleri kelime sevindirici olarak aikidodur. Aikido içsel dünyamızın kendimiz, çevremiz ve dünya ile barış ve uzlaşı ile birlikte olmasının yolu olarak tanımlanabilir. Aikidoyla ilgili pek çok kitap, bilimsel çalışma ve yazı bulunmaktadır, ben bu yazıda az önce tanımlamada yaptığım gibi her hangi bir kaynağa bakmadan tecrübe edindiğim 10 yıl süresince okuduklarımdan ve hocalarımdan dinlediklerimden aklımda ve içimde kalanları sizlere aktarmaya çalışacağım. Aikidoyla ilgilendiğimi öğrendiklerinde insanlar sıklıkla merak edip sorular soruyorlar; ben de bu yazıda bana soran bir meslektaşıma neler söylüyorsam onları aktarmayı denetyeceğim. Ayrıca tıp fakültesinde seçmeli ders olarak açtığım ‘aikidoya giriş’ dersinde geçen hafta sevgili öğrencilerimin tek soruluk dönem sonu sınavında ‘aikido sizce nedir’ sorusuna verdikleri yanıtlardan da esinleneceğim.
Yaptığım bu açıklamayla aikidonun bir özelliğinden bahsetmiş oldum bile, aikido paylaşmaktır (=ai=birliktelik), siz öğrencilerinizle ve öğrencileriniz sizinle ve öğrenciler birbiriyle paylaşır. Birbirinize vakit ayırırsınız zamanı paylaşırsınız, aynı ortamı paylaşırsınız, birbirinize vücununuz emanet eder yani vücutlarınızı bir bakıma sağlığınızı paylaşırsınız. Öğrenciler yeni şeyler öğrenmenin heyacındadır, tekniği yapan (tori) ile atak yapan (uke) birlikte uyum içinde hem dostluğu hem de tekniği yapmayı öğrenir. Tori de uke de aynı anda birlikte çalışarak gelişirler, örneğin biri tekniği yapmayı diğeri düşmeyi çalışmış olur. Eğitici de bu süreçte devamlı öğrenmektedir; eğitici öğretirken, öğrenci öğrenirken sabretmeyi öğrenir. Eğitici öğretirken öğretmeyi ve kendi eksiklerini görmeyi ve tamamlamayı öğrenir. Öğrenci eğiticiye eğitici de öğrenciye bu açıdan muhtaçtır ve bu yol (=do) u birlikte yürümek durumundadırlar. Her ne kadar eğitici yürüyüşe liderlik etse de öğrenciler de eğiticiyi gerektiğinde (eğitici de bir insan olduğuna göre) istek ve azimleriyle desteklemekte ve güdülemektedirler.
‘Aikido yaparak GERÇEKTEN kendimi savunabilir miyim?’ sık karşılaşılan, hatta aikido öğrenen kişilerin bile aklına gelen bir sorudur. Aikido 1960lı yıllarda Morihei Ueshiba tarafından samuray okullarında öğretilen ve zamanında samuraylar tarafından kullanılan çeşitli tekniklerin düzenlenmesi ve birleştirilmesiyel (folklorize edilmesi diyebiliriz) oluşturulmuş bir savunma sanatıdır ve Ueshiba yıllar içerisinde bunu kendi felsefi ve inanç dünyasıyla bütünleştirmiştir. Rekabeti ve hırsı önlemek amacıyla müsabakanın her türlüsünü ve saldırıyı yasaklamıştır. Aslında her birisi çok tehlikeli (kırık veya ölümle sonuçlanan) tekniklerin güç kullanmadan saldıranın gücünü kullanarak kişinin hem kendisi hem de saldıranın zarar görmeyeceği şekilde sonlandırılması aikidonun sanatıdır. Müsabaka söz konusu olmadığı için diğer uzakdoğu savunma sanatlarından farklı olarak rakip veya saldıran bir değil pek çok kişi olabilir, kişi ya da kişiler boy, kilo, yaş veya kuvvet olarak dengimiz olmak durumunda da değildir. Ayrıca belirli süre (round) vaya mekan (minder) yoktur, mekan ve süreden bağımsızdır.
Aikido yapan pek çok kişiyle konuştuğumuzda kendileri de gerçek hayatta ne yapabileceklerini tam olarak söyleyemez veya iddia etmez, çünkü bence bu konunun can alıcı noktası da budur, aikido yapan kişi zaten bu tür kavga ortamına veya duruma girmemektedir. Zorunda kalan birkaç kişi de karşıdakine zarar vermeden vücutlarından etkin tekniklerin çıktığını bildirmişlerdir, burada da kritik nokta aikido yapan kişinin yeterince tecrübeli olmadığında saldırana zarar verme riskidir. Aikido yapan kişi nasıl kavga etmekten sakınır, işin sonunun kavga olacağını sezinlediği kişi ve ortamdan uzaklaşmayı bilir bunu kendisi için kişilik sorunu yapmaz veya kendisinde oluşan güven duygusu ve yarattığı ‘aura’ ile karşısındakiler kişinin korkmadığını ama kavga etmeyeceğini anlarlar. Tabii ki biz hekimlerin uğradığı saldırılarda saldırganlar her halde tümüyle kontrolden çıktıkları, belki ikna etmek için bir tartışma ortamı bile olmadığı için doğrudan teknik yaparak savunma kaçınılmaz olabilir, sıklıkla bıçak, sopa, tekme ve yumruk ile ve birden fazla kişiden oluşan saldırganlara karşı savunma için aikido teknikleri kesinlikle etkili olacaktır, burada esas olan tekniklerin yeterliliği değil tekniği yapan kişini yeterliliğidir. Öğrencimin sınav kağıdında da yazdığı ve benim de inandığım bir hekime en yakışan savunma şekli gene de karşıdakine zarar vermeden yapılanıdır. Gerçekten etkin olarak ‘ben’ yapabilir miyim sorusu her kişinin kendisine özeldir, ama aikdoyu öğrenmenin ve çalışmanın sonu yoktur ve bana göre en güzel taraflarından birisi ömür boyu yapılabilmesidir.
Aikido öğrenmek ömür boyu sürer derken bazı arkadaşlar bana bir iki hareket öğretin kendimi savunayım yeter, ne o öyle bir sürü törensel işler veya o kadar zaman nasıl bulurum diyeceklerdir. Kendini savunma başlığı altında saatlerle ifade edilen sürelerde çeşitli teknikler öğretilmekte veya öğretidiği iddia edilmektedir. Yapılışının öğrenildiğini var saydığımız bu tekniklerin kavga gibi stresli bir anda vücudunmuzdan çıkacağı konusunda benim büyük şüphem var, çünkü aikido ve diğer uzakdoğu savunma sanatlarında teknikler gerçek hayat veya müsabakada teknik zamanında ve doğru şekilde otomatik olarak yapılabilsin diye binlerce kez tekrarlanmaktadır.
Aikidoda da diğer uzakdoğu savunma sanatlarında olduğu gibi törensel hareketler ve tutumlar içermektedir. Başka bir öğrencim başlangıçta törensel hareketlerin kendisine komik geldiğini ama zamanla bunun saygı ve düzen ile ilişkili olduğunu kavramaya başladığını yazmış. Aikidoda biz birlikte çalıştığımız ve vücudlarımız emanet ettiğimiz ve karşılıklı öğrendiğimiz eğitici ve arkadaşlarımızı her teknik öncesi ve sonrası saygıyla selamlarız, bir çalışmada onlarca kez selamlaşmış oluruz, ayrıca çalışmaya başlarken ve bitiriken biribirimizi ve özgürlük ve bağımsızlığımızın sembolü bayrağımızı saygıyla ve tabii sevgiyle selamlarız.
Çocukluğumdan beri merak ettiğim uzak doğu savunma sanatlarına başlama şansım ancak 40 yaşında oldu ve 10 yılımı tamamladım. Aikido çalışırken ‘içsel’ kazanımlarım yanında tabii ki spor hem de çok etkin şekilde spor da yapmış oldum. Ayrıca önemli kazançlarımdan birisi de aikido öğrenmeye çalışırken uzun soluklu bir yol olmasının da etkisiyle çok değerli dostlar elde etmem oldu. Bu yola çıkarken hayalimdekilerden birisi de öğreneceklerimi paylaşmaktı ve bu da Hocamın izni ile (kendi çalışma yerimizde yeni başlayan arkadaşlar dışında) 2 yıldır tıp fakültesinde öğrencilerimle gerçekleşti. Benim yıllar sonra başlayabildiğim bu yola öğrencilerimin daha erken başlamalarını ve sevmeleri amaçlarımdan birisi, kendilerini savunmak durumunda kalmaları ise en son isteyeceğim şeydir. Biz hekimler ‘tıp fakültesinden bazen doktor çıkar’ espirisini yapsak da, mevcut şartlarda mesleğimizi her zaman en iyi şekilde yapmaya çalışırken başta sanat olmak üzere pek çok alanda istekli ve başarılıyız. Hayatımda değişik bir yol daha olsun diyen meslektaşlarımı bu yola da davet ederim, siz meslektaşlarımı ve aikido hocalarım Hideaki Suezewa ve Hakan Kaplan ve tüm yol arkadaşlarımı en içten sevgi ve saygılarımla selamlarım.