Çitleri Kıralım mı?
Çitleri kıralım mı?
Dil, kültüre ilişkin normların taşıyıcısı durumundayken, bireyin de kabullerinin yansısıdır. Dil ve kültür arasındaki ilişkide, kültürün içine doğduğu toplumun yargıları, o toplumdaki güç dağılımı, toplumu oluşturan sınıflara bakış, dağıtılan roller saklıdır. Dili kullanan egemenlerin düşünsel arkaplanlarını hem yansıtır, hem güçlendirir.
Doğduğumuz kültürde, öğretilen dili giyiniriz. Dil, insanlık tarihinin mirasıdır. Fransa’nın güneyinde yer alan Chauvet Mağarası’ndaki çizimlere, 32.000 yıl öncesine kadar insanın iletişim çabasının izini sürebiliriz. O taş-yüzeye, büyülü eller, nasıl gördüklerini, algılayabildikleri kadar çizdilerse, 2020’de de dünyayı algıladığımız düzlemden konuşabiliyor, okuyabiliyoruz.
“Ödül kurumunun özeleştirisi mümkün mü?” diye sorduğum yazımda, edebiyat kuramı üzerine çalışmalarıyla bilinen Gregory Jusdanis’ten bir alıntı yapmıştım. Jusdanis, “Hayatta kalmasına izin verilen metinler seçme işini yapanların çıkarını yansıtırlar,” demiştir. “Çıkar” sözcüğünü “kabuller” olarak da okuyabiliriz. Hayatta kalabilen metinlerin, seçicilerin kabullerini yansıttığı kanona dahil olanlardan olduğunu söylemek de hatalı olmaz. Edebiyat ve şiirde sanatta seçicilerin, sadece yarışmalardaki seçici kurullar olduğuna ilişkin bir varsayım kuramasak da, bu seçici kurulların medyada, yayınevlerinde karar verici bireylerden seçildiğini de unutmamak gerekir. Böylelikle sıra dışı ya da zamanını aşan eserler, seçici beğenisi matruşkasının arasına sıkışıp, gözden kaçabilir. Burada Derrida’nın “kurumun dışına taşma eğilimi gösteren bir kurum” ifadesi ödül kurumu için kullanılabilir. Jusdanis’ten farklı olarak “çıkar” yerine “kabul” sözcüğünü tercih etmemin bir nedeni de, değişmeyen seçici kurulların beğenilerinin içine doğdukları kültürel bileşenlerin paltosundan çıkmış olmasıdır.
Kadına “eksik erkek” diyen Aristo’dan, kadındaki “penis eksikliğinin” kıskançlığa ve histeriye dönüştüğünü savunan ancak kadın psikiyatrların çalışmalarından kavramları ödünç almaktan çekinmeyen Freud’a kadar entelektüel kabullerimizin çoğu erildir. Kurucu babaların varlığında entelektüel dünyaya gelen oğul, eril dili norm olarak görür. Böylelikle kadının dili görünmez olur. Sözcükleri de, kavramları da adlandırırken, dil, düşünce ve deneyim iç içedir. İşaret eden parmağın kime ait olduğu önemlidir. Eril dili norm olarak kabul edenlerden en sık duyulan cümle, “ben şiiri, öyküyü, romanı, metni okurken, erkek mi diye bakmıyorum ki”dir, kabuller zaten “doğal” olarak görülür, bu yüzden ötekinin dili, duyulmaz, işitilmez. Tam da bundan, kadın yazarlar, ciddiye alınmak için yıllarca erkek mahlaslarını ya da cinsiyetinin belli olmayacağı mahlasları tercih etmişlerdir. Çünkü cinsiyetiniz belli değilse, yazıyorsanız, muhtemelen erkeksinizdir. Buna en iyi örnek Joanne Rowling’in J. K. Rowling mahlasını yayıncısının önerisiyle almasıdır. Harry Potter serisi yazarın gerçek adıyla çıksa bu kadar yaygın okura erişme olanağı bulabilir miydi, hep bir soru işareti olarak edebiyatın vicdanına saplı kalmalıdır.
Sarf ettiğim bu cümleler için “abartıyorsunuz,” diyen sesleri duyar gibiyim, bundan, nitel aktarımdan nicel veriye geçiyorum. “Rakamlar yalan söylemez” kısmına… Ödül seçici kurullarının cinsiyet dökümüne.
Cevdet Kudret Ailesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve TÜYAP işbirliğiyle, Cevdet Kudret Ödülleri, 1993 yılından itibaren roman, öykü, şiir, deneme-inceleme-araştırma, tiyatro kategorilerinde verilmeye başlanmıştır.
Cevdet Kudret şiir ödülleri, 1993, 1998, 2003, 2008, 2013, 2018 yıllarında olmak üzere 6 kez verilmiş olup, 13 erkek seçici kurulda bulunmuştur. Hiçbir kadın jüriye layık görülmemiş, sadece 1 kadın şair ödüle hak kazanabilmiştir.
Cevdet Kudret deneme-inceleme-araştırma ödülleri, 1996, 2001, 2006, 2011, 2016 yıllarında olmak üzere 5 kez verilmiş olup, 13 erkek seçici kurulda bulunmuştur. 4 kadın jüride yer almıştır. Sadece 1 kadın yazar ödüle hak kazanabilmiştir.
Cevdet Kudret öykü ödülleri, 1995, 2000, 2005, 2010, 2015 yıllarında olmak üzere 5 kez verilmiş olup, 8 erkek seçici kurulda bulunmuştur. 5 kadın jüride yer almıştır. Bir yıl iki yazara ödül verilmiş olup, 3 kadın yazar ödüle hak kazanabilmiştir.
Cevdet Kudret roman ödülleri, 1994, 1999, 2004, 2009, 2014, 2019 yıllarında olmak üzere 10 kez verilmiş olup, 8 erkek seçici kurulda bulunmuştur. 4 kadın jüride yer almıştır. Sadece 1 kadın yazar ödüle hak kazanabilmiştir.
Cumhuriyet Gazetesi tarafından, Yunus Nadi Ödülleri, 1946 yılından beri öykü, roman, şiir, sosyal bilimler, karikatür, kısa film ve fotoğraf gibi çeşitli alanlarda verilmektedir. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletilmiş ve “Yunus Nadi Armağanı” olan adı, “Yunus Nadi Ödülleri” olmuştur.
Yunus Nadi şiir ödülleri 2010 yılından beri incelenmiş olup[1], seçici kurulu değişmez erkek üyelerden oluşmakta olup, yıllar içinde 8 erkek ve 1 kadın şair görev yapmıştır. Bu yıllarda 13 erkek, 5 kadın şair ödüle layık görülmüştür.
Yunus Nadi öykü ödülleri 2010 yılından beri incelenmiş olup, seçici kurulunda şiirde olduğu gibi değişmez erkek üyeler de yer almaktadır. Yıllar içinde 7 erkek ve 3 kadın edebiyatçı görev yapmıştır. Bu yıllarda 8 erkek, 6 kadın edebiyatçı ödüle layık görülmüştür.
Yunus Nadi roman ödülleri 2010 yılından beri incelenmiş olup, seçici kurulunda şiirde ve öyküde olduğu gibi değişmez erkek üyeler de yer almaktadır. Yıllar içinde 11 erkek ve 3 kadın edebiyatçı görev yapmıştır. Bu yıllarda 6 kadın, 5 erkek edebiyatçı ödüle layık görülmüştür.
Mayıs Yayınlarıtarafından 1973 yılında vefat eden şair Arkadaş Z. Özger‘in anısına 1996 yılından bu yana verilmekte olan şiir ödülünün seçici kurulu 2011 yılından itibaren incelenmiştir. Ödül, şiir ödülü, jüri özel ödülü, övgüye değer dosya ve ilk kitap özel ödülü kategorilerinde verilmekteydi. Ancak son yıllarda seçici kurulun adlarının anılmasını kararlaştırdığı şairler de açıklanmaktadır. Bir önceki yıl ödül alana da jüride 1 dönem yer verildiği görülmüştür. Bunun haricinde, incelemeye alınan son 10 yılda[2], Arkadaş Z. Özger şiir ödülünde sadece erkekler jüri olabilmiştir, bunların içinden de 2 erkek değişmez jüridir. 27 yılda toplam 92 ödül ya da adı anılmak yoluyla teşvik verilmiş olup, sadece 26’sına kadınlar layık görülmüştür.
Orhan Kemal’in anısına ailesi ve Everest Yayınları ortaklığıyla, Orhan Kemal Roman Ödülü, 1972 yılından itibaren verilmektedir. Orhan Kemal Roman Ödülü 2010 yılından itibaren incelenmiştir. 10 yılda 13 erkek üye seçici kurulda görev yaparken, buna karşılık 5 kadın yer almıştır. 49 yılda toplam 48 ödül verilmiş ve bunların sadece 8’i kadınlara verilmiştir. Son 10 yıldaysa sadece 1 kadın yazar ödüle layık görülmüştür.
1955’te yazarın annesi Makbule Abasıyanık tarafından başlatılan Sait Faik Hikâye Armağanı, daha sonra 1964’ten itibaren Darüşşafaka Cemiyeti tarafından sürdürülen Sait Faik Hikaye Armağanı’nda 2010 yılından itibaren değişmeyen jüride 4 erkek, 2 kadın üye yer almaktadır. 65 yılda toplam 67 ödül sunulmuş ve bunların sadece 19’u kadınlara verilmiştir.
Kırmızı Kedi Yayınları tarafından düzenlenen Metin Altıok Şiir Ödülü, 2008 yılından beri verilmektedir. 2010 yılından itibaren incelenmiş olup, bu süreçte 11 erkek jüride görev yapmıştır. 10 yıl boyunca hiçbir kadın jüride görev yapmamıştır. 13 ödülün, 11’i erkek şairlere verilmiştir.
Varlık Dergisi ve Varlık Yayınevi’nin kurucusu Yaşar Nabi Nayır anısına 1986 yılından beri şiir ve öykü kategorilerinde edebiyat ödülü verilmektedir. Edebiyata yeni değerler kazandırma amacını güden bu yarışmaya, sadece 30 yaşın altındaki şair ve yazarlar katılabilmektedir. 2011 yılından beri şiir seçici kuruluna baktığımızda 10 erkek 3 kadın, öykü seçici kuruluna baktığımızda 4 kadın, 4 erkeğin görev yaptığını görürüz. Seçici kurul üyelerin sayılarındaki azlık, değişmez jürilerin varlığının da işaretidir. Yıllar içinde toplam 67 ödülün 21’inin kadınlara verilmiş olduğu görülmektedir.
Şair Behçet Necatigil anısına ailesinin düzenlediği şiir ödülü, 1980’den 1993’e kadar şairin ölüm yıldönümü olan 13 Aralık’ta verilmiş, 1994 yılından itibaren doğum yıldönümü olan 16 Nisan’da verilmeye başlanmış, ödüle değer eser olmadığı kaydıyla verilmediği 1989, 1993 ve 1998 yılları hariç her yıl ödül verilmiştir. 2010 yılından itibaren incelenen seçici kurulda 2011 yılı itibariyle kadın jüri yer almamıştır, 9 yıllık sürede 9 erkek görev yapmıştır. Toplam 37 ödülün sadece 2’si kadınlara verilmiştir.
Behçet Aysan adına Türk Tabipleri Birliği tarafından 1995 yılından beri şiir ödülü verilmektedir. Yaklaşık 25 senede 15 erkek jüri görev yaparken sadece 1 kadın jüri görev yapabilmiştir. 22 yılda toplam 27 ödülün sadece 2’si kadınlara verilmiştir.
Dahası ve her şeyden öte, kadının güçlendirilmesi için bir ömür veren Duygu Asena’nın adına verilen roman ödülünün seçici kuruluna baktığınızda bir erkeğin jüri başkanlığını yürüttüğünü, o kurulda erkeklerin kadınlardan daha fazla olduğunu görürseniz, şaşırmayın.
Türkçenin gelenekselleşmiş[3] ödüllerine ilişkin cinsiyet dökümüne şöyle bir göz atıldığında, erkekjüriposen bir edebiyatımız ve özellikle de şiirimiz olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Yayınevi genel yayın yönetmenleri, editörleri, danışmanları, eleştirmenler, akademisyenler ve sözü geçen yazarlardan/şairlerden oluşturulan jürilerin yapılarının değişmezliği de detaylara inildiğinde dikkat çekmektedir. Seçici kurullara yeni üye seçilirken, jürilerdeki dominant üyelerin rahat çalışma kültürü geliştirebileceği edebiyat ve şiir insanlarının tercih edildiği açık ve belki de doğaldır. Bu “doğal check-in”den şiir jürilerinde kadınların pasaportlarının pek vize alamadığı da görülmektedir. Herhangi bir erkek şair ya da editörün, bu sıfatları, seçici kurula girmek için yeter-şartı oluşturmaktadır, ancak kadın olarak kabul edilmek için özel bir çalışma ya da “kahramanlık” göstermek herhalde gerektirmektedir. Bu bana tıbbi bir araştırmayı hatırlatıyor. Aynı iş yerinde çalışan kadınların erkeklerden daha çok varis bulgusu olduğu görülmüş, damar yapıları incelendiğinde bu farkı doğuracak anatomik bir başkalığa rastlanmamış. Derinlemesine görüşmelerde, aynı iş yerinde çalışan kadınların, erkeklerle eş saygıyı görebilmek ve “kadınların kırılgan olduğu” gibi bir etiketten kaçınmak için, daha çok ayakta durdukları, daha çok efor sarf ettikleri görülmüş. Edebiyat da emek ilişkilerinden bağımsız değil, şiirde de edebiyatta da, erkeklerin alanı gibi görülen bu yerde daha çok, daha çok performans göstermek zorundasınız. Kadın yazarlardan, şairlerden bir yorgunluk toplumuna dönüşene kadar… Eleştirmen babaları tarafından sırtı her daim sıvazlanmış oğul eleştirmenlerin her yıl öykü, şiir patladı, patlayacak sözlerini düşünün. Başka dünyalara, dişil yazına kapıyı kapattığınızda, aynı beğenilerin rendesinden geçen, aynı göstergesel metinlere izin verdiğinizde, gürül gürül akan nehre bendi kurduğunuzda, o su kurur… Edebiyatımız ya da şiirimiz neden nitel sıçramayı yapamıyor diye sorduğunuzda, sizi bir özeleştiri de çağırıyor demektir. Hala şiir ödüllerinin seçici kurullarına cinsiyet kotası koymak aklınıza gelmiyorsa da, bu özeleştirinin kıyısına henüz adım atmamışsınızdır (iç sesinizi duyuyorum, kadın kotası değil, cinsiyet kotası, merak etmeyin kadınlar jüride çoğunlukta olduklarında erkeklerin var olma haklarını da koruyacaktır).
Erkeğin özne olarak kabul edildiği bir toplumsal cinsiyetçede, kadının dili hep “öznel” kabul edilir. Dişil yazınla sembolizmi oluşturacak göstergesel dili rayından çıkarabilir miyiz? Rayından çıkardığımız o dilden semboller, başka kavramlar üretebilir miyiz? Cehennemimizin bahçesinden kelimeleri delirtebilir miyiz?
Çitleri kıralım, Helen Cixous.
Eril tabloların yerine semizotu ekelim.
Ödüllerin seçici kurullarının cinsiyet dökümüne ilişkin incelemede verdiği büyük destekten dolayı, yazar Janset Karavin’e çok teşekkür ederim.
[1] 2013 yılına ilişkin seçici kurulu Google’da aradım, bulamadım.
[2] 2014 yılına ilişkin seçici kurulu Google’da aradım, bulamadım.
[3] En az 10 yıldır ödülün verilmesini gelenekselleşme olarak kabul ediyorum.