Page 11 - Hekimce Bakış Dergisi 87. Sayı
P. 11
toplama” projelerinin de yardımı ile başarılmadı mı? Peki,
yıllardır “faili meçhul” erozyon sorununun arkasından
koşup; üçüncü havaalanı, üçüncü köprü için katledilen
binlerce ağaç için sesini çıkarmayıp; belediyelere fidan
pazarlamakla uğraşanlara ne demeli? Örnekleri çoğaltmak
mümkün.
vrupa, Avustralya ve yeni zelanda’da doğan ekolojik
A hareket temel olarak endüstriyalizme karşı çıktı.
Sınırsız üretime karşı; gerektiği kadar üretimi, aşırı ve lüks
tüketime karşı yeteri kadar tüketimi savundu. çevrenin
bir bütün olarak ele alınması; merkezine de doğadaki
tüm canlıların konması ekolojik hareketin temel noktası
olup; özellikle üretim için doğal kaynakların tüketilmesi,
üretim ve tüketim sonucu ortaya çıkan atıklarla
ekosistemlere zarar verilmesi ve bunların sonucunda Peki, ne yapılmalı? Her şeyden önce çevre sorunlarını
türlerin zarar görmesi ekolojik politikaları savunan çözmenin öncelikli olduğunu ve bu çözümün kapitalist
bireyler açısından kabul edilemez bir durumdur. kar yaklaşımı yerine doğal kaynakların, ekosistemlerin
Kapitalist sistem başlangıçta ekolojik politikalara karşı korunması ile olabileceği kabul edilmelidir. Ancak
çaresiz kaldıysa da kısa sürede toparlanarak “çevre kapitalist bir dünyada tam anlamı ile ekolojist politikaları
korumacı yaklaşımı” yaratarak “kendi çevrecilerini” yaşama geçiremeyebiliriz. Ancak şu nokta önemlidir; her
oluşturdu. aşamada toplum katılımı sağlanmalı; çevre ve ekosistem
Ekolojistler duyarlılığı topluma aşılanmalıdır. Toplumun kapitalist
gerektiği kadar sistem tarafından ekonomik çıkarları ile çevre duyarlılığı
enerji üretimini; arasında sıkıştırılmasına izin verilmemelidir. Bu tuzağın
bunun içinde ülkemizde birçok örneği vardır. Son örnek Manisa’nın
“yenilenebilir Soma ilçesi Yırca köyünde yaşananlardır; bu köyde
enerji termik santral kurmak isteyen şirket; açılan karşı dava da
kaynaklarının” sonucu beklemeden bir gece de altı bin zeytin ağacını
kullanılmasını köklemiş; termik santral kuracağı alanı açmanın yanı
savunurken; çevre sıra zeytincilikle geçinen köylüleri gelirsiz bırakıp; kendi
korumacılar; tesisinde zorunlu olarak çalışmaya mahkûm etmeye ve
açıkça “yeni nesil, baca filtreli termik santralleri”, böylece karşı direnişi de kırmaya çalışmıştır.
“geliştirilmiş teknolojili nükleer santralleri” “yol açtığı Bu durumda bile en azından ekosistemlerin, doğal
kazalarla ekosistemlerin yıkımına neden olan petrol kaynakların, insan ve diğer canlıların gördüğü zararı
şirketlerini” savundular, toplumun çevre sorunlarının ve azaltabilecek, zaman kazanmaya dönük yaklaşımları
bunun olumsuz sonuçlarının ayırtına varmış bireylerinin yaşama geçirebiliriz.
kafasını karıştırdılar ve adeta kapitalist sistemin önünü
açtılar, endüstriyalizmin yanında yer aldılar. Buna da “yeni
iş sahaları, ekonomik gelişme, zenginleşme” gibi kılıflar
taktılar. Hedefte bu değilmiydi? Alman ekolojist Rudolf
Bahro’nun Alman Yeşiller Partisinin ekolojist çizgiden
çevre korumacı çizgiye kayması nedeni ile bu partiden
ayrılırken dediği gibi “çevre korumacılara (yeşillere)
gelecek olursak, onlar bugün yararsız olmaktan çok
daha beter bir noktadalar. Tepeden tırnağa sistemin
parçası olmuş durumdalar. var olmasalardı bile
kapitalizm mutlaka onları icat ederdi.” Aslında ülkemiz
de bunun bir yığın örneği ile dolu. Ülkemizde insan ve
çevre için sakıncalı olan pet şişe kullanımının başlaması
ve yaygınlaştırılması; pet şişelerin camın yerini almasının
önünün açılması adında çevre olan bir vakıfın “atık geri
Hekimce Bakış 13