Page 78 - Hekimce Bakış Dergisi 98. Sayı
P. 78

dilenciyi o beyefendi? Üstelik kendisinden  diye söze başladı. Sonra devam etti; “Çok   “Kimseye bulaşmaz aslında Musa. Ama
                                                                                                                                      zayıf ve güçsüz birine nasıl bu kadar   olmadı aslında Musa’nın buraya gelmesi.   onu pataklayan Suriyeliyi gördün ya,
                                                                                                                                      saldırgan olabilir?” diye soru yağmuruna   Suriyeliler yerleşmeye başladıktan birkaç   işte onun bir oğlu var Hamza isminde.
                                                                                                                                      tuttuğumu fark etmeden, merak içinde   hafta sonra geldi. Kimi kimsesi yoktur   İsminin Hamza oluşundan mıdır bilinmez,
                                                                                                                                      hemen bir cevap bekliyordum. “Ne   Musa’nın. Annesini, babasını, eşini,   Musa onu çok sever. Hamza ise çok
                                                                                                                                      yaptı ona bu kadar? Bir dilenci değil mi   çocuğunu Suriye’deki savaşta kaybetmiş.   sevdirmek istemez kendisini. Mahallenin
                                                                                                                                      nihayetinde? Üstelik o da bir Suriyeli. Bari  Sadece onları değil, aklını da o savaşta   çocuklarıyla akşama kadar koşar dururlar
                                                                                                                                      kendi vatandaşına yapmasa böyle” dedim  yitirmiş Musa. Kimse ile konuşmamış o   Musa’nın peşinde. Musa’nın Hamza’ya
                                                                                                                                      kızgınlıkla. Muhtar ile sokak boyunca   günden sonra. Onun buraya gelmesini   ilgisini bilmeyen yoktur. Sarılmış garibim
                                                                                                                                      hem ilerliyor hem konuşuyorduk. “Gel   sağlayan Suriye’deki komşularından biri.   Hamza’ya. Mahalleli abartır hep, neymiş
                                                                                                                                      kızım, parka oturalım, anlatırım” dedi.   Üzülmüş onun haline, zor bir hal almışlar   efendim az kalsın çocuğu boğacakmış.
                                                                                                                                      Muhtarın sözü üzerine başka bir şey   Musa’yı, o haberlerde gördüğümüz şişme   Yalan hepsi, Hamza’nın arkadaşı var
                                                                                                                                      söylemedim. Küçük bir parkı vardı   botlarla buralara kadar gelmişler.” Sonra   ona sordum nasıl oldu olay diye. Anlattı
            Filiz BULUT  | filizbulut.2816@gmail.com                                                                                  mahallenin. Akşam saatleri olmamasına   duraksadı Halil Amca. Derin bir nefes   çocuk, bizimki sevmek istemiş Hamza’yı.
            Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıp Tarihi ve Etik AD Doktora Öğrencisi  hekimcebakis.org                  rağmen oldukça doluydu. Parkta oturan   aldı, masanın üzerinde duran paketten   Hamza’da ondan kaçarken ayağı takılıp
                                                                                                                                      insanların çoğu da Suriyeliydi. Bazıları   bir sigara yaktı. Tadını çıkara çıkara mı   düşmüş. Musa da garibim hemen sımsıkı
                                                                                                                                      parka çadır kurmuş, kuracak çadırı   anlatıyordu yoksa gerçekten anlatmaya   sarılmış çocuğa, başlamış ağlamaya.
                                                                                                                                      olmayanlar ise buldukları boş alanlara   dili mi varmıyordu bilmiyorum. Sonra   Hamza bir yandan ağlar Musa bir yandan.
            BiR GARiP MUSA                                                                                                            yerleşmişlerdi. Parkın içinde bulunan   devam etti. “Garibin, Hamza isminde   Hamza’nın babası gelir sonra. Gerisi
                                                                                                                                                                                                          bildiğin gibi işte.” deyiverdi. “Anladım”
                                                                                                                                      çay ocağının önündeki masalardan
                                                                                                                                                                        bir oğlu varmış. Altı yaşında olduğunu
                                                                                                                                      birine oturabilmek                                                                   diyebildim usulca.
             “Bir savaşın varlığı insanlığın en   geçerken, “Allahü Ekber!” diye bağıran   yüreğimi burkmuştu. Hemen yardım           için Halil Amca                                                                      Halil Amca
            büyük ortak utancını oluşturur” derdi   bir ses ile irkildim. Korkak adımlarla   etmek için koştum ve çantamdan           işaretiyle iki kişiyi                                                                çayından bir
            büyük babam. Bu sözün anlamını    yürürken kalabalığın arasında gördüğüm,   çıkardığım mendili ona uzattım. Utangaç       yerinden kaldırdı.                                                                   yudum aldıktan
            Suriyeli çocuklara Türkçe öğretmek için   bir koyunun sokak ortasında kesilmesi,   ve korku dolu bakışları ile gözlerime   Sonra içeriye                                                                       sonra beni
            görevlendirildiğim bir semte gittiğimde   etrafını saran kalabalığın içinde küçücük   baktı ve elimdeki mendili almadan,   seslenerek “Ali                                                                     okula götürdü.
            fark ettim.                       çocukların hiç şaşırmadan bu manzarayı   onu tutan kolları iterek uzaklaşırken,         bize iki çay getir”                                                                  Okul müdürü
                                              izlemesiydi. Az ileride, hayvandan akan   ardından bakakalmıştım. Dilencinin            diye bağırdı.                                                                        ile görüşüp
            Savaşın nasıl bir şey olduğunu televizyon   kan ile oynayan çocukları görecektim.   yüzü, gözlerindeki bakışları öylesine çok   Bir yandan da                                                                  kalacak yeri de
            kanallarında gösterildiği kadar, kitaplar   Kalabalığın yanından geçerken yerde   etkilemişti ki beni. Acıma duygusu muydu   oturanlara dönerek                                                                ayarladıktan
            da okuduğum kadarıyla biliyordum.   gördüğüm kuru kan izlerinin üzerinde   bu? Benim ne haddimeydi bir insana             “Öğretmen hanım                                                                      sonra ayrıldım
            Bu semti, savaştan kaçan insanların   uçuşan karasinekler taze kanın tadını   acımak! İnsan insana acımamalıydı,          kızımız, Suriyeli                                                                    mahalleden.
            binlerce öyküsünü içinde barındıran,   çıkarırken, gözüm hayvanın kesik başına   acımak karşındaki insan varlığı          çocuklara Türkçe                                                                     Birkaç gün
            insanın yaşama içgüdüsünü gösterdiği,   ilişti. Midemi bulandıran bu manzara   aşağılamak değil miydi?                    öğretmek için                                                                        sonra yerleşip
            adeta umudun yeşerdiği bir yer olarak   karşısında bu durumun sıradan bir olay                                            görevlendirilmiş.”                                                                   derslere girmeye
            düşünüyordum. Mahalleye girer girmez   haline geldiğini düşünüyor, bir yandan   Ben onun arkasından bakarken “Hanım       dedi.                                                                                başlamıştım. Sınıf
            karşılaştığım, hiç bilmedikleri daha hiç   da havadaki tarif etmesi güç olan bu   kızım, buyurun birine mi bakmıştınız?”                                                                                       sadece Suriyeli
            görmedikleri bir ülkenin sokaklarını   ağır kokudan bir an uzaklaşmak için hızlı   diyen bir ses ile irkildim. “Evet” dedim   İnsanlar meraklı                                                                 çocuklardan
            kendi ülkelerine çevirdiklerine şahit   adımlarla ilerliyordum.     hemen. Türkçe konuşabilen birini                      bakışlarla beni                                                                      oluşuyordu. En
            oldum. Bir fotoğraf karesine bakar                                  duymanın heyecanı ile adama doğru                     inceliyor, sanki                                                                     küçüğü altı en
            gibi baktım uzun uzun. Bu manzara   Sokağın köşesini döner dönmez   yöneldim. Kısa boylu, esmer temiz yüzlü               acıyan gözlerle bana bakıyorlardı. Kendi   biliyoruz. Musa evde yokken evlerine   büyüğü neredeyse yirmi yaşında olan
            karşısında kendi ülkemde yabancı   gördüğüm bir diğer manzara, oldukça   bir amcaydı. Ben derdimi anlatmaya               aralarında konuşmalarından “Arapça   bomba düşmüş. Çocuk evin önünde   yaklaşık kırk elli kişilik bir sınıfım vardı.
            hissettim. Tıpkı onlar gibi. Onlar da   sıradan bir sokak kavgasıydı. Sanki   başlar başlamaz, “Gel kızım, şu ileride     biliyor mu acaba?”, “Bilmiyorsa nasıl   oynarmış sabi. Musa koşarak eve   Bütün meraklı bakışlar üzerimdeydi. Bazı
            yabancılarla dolu bir ülkeye sığınarak   bir film setinin içindeydim. Bir film   bir parkımız var” dedi. Öğrendiğim       anlaşacak onlarla?”, “Vah vah pek de   geldiğinde ne ev varmış yerinde, ne   çocukların anlaşabilecek düzeyde iyi
            onların yabancısı oluyorlardı. Çocukların   ancak bu kadar gerçek ve mide   kadarıyla bu mahallenin muhtarıydı bana       genç görünüyor”, “Elin Arabı şu kız   anne baba, ne eş ne çocuk. Hepsi orada   Türkçe konuştuklarını fark ettim.
            etrafta koşturmacası, kucağında bebeği   bulandırıcı olabilirdi. İri bir adam Arapça   oldukça yakın davranan bu amca. İsminin   çocuğunu mu dinleyecek, koca belediye   ölmüş. Musa oğlu Hamza’nın parçalanmış
            ile kaldırım taşına oturup dilencilik yapan   birtakım sözler söyleyerek çelimsiz   Halil olduğunu öğrendiğim muhtarın    başkanını, muhtarı dinlemiyorlar da?” gibi  vücudunu toplamış bir kovaya. O   Okul çıkışı muhtarı gördüm. Beni görür
            kadın, elinde satırı ile dükkanının önünde   bir dilenciyi öldüresiye dövüyordu.   yanında yürümeye başladım. Bir yandan   sözler duyuyordum. Halil Amca bu işin ne   günden sonra delirmiş Musa. Komşuları   görmez gülümseyen Halil Amca telaşlı
            gözlerini bana diken kasap, dükkanların   Adamın sözlerinden sadece “Hamza”   yürüyor bir yandan da bu mahalleye          kadar güç bir iş olduğundan, Suriyeliler   acımış haline, ölmesin garip savaşta   bir şekilde birini arıyordu. Hemen yanına
            Arapça yazılı levhaları gözüme ilişen   ismini seçebiliyordum. İki kişi adamı   Suriyeli çocuklara Türkçe öğretmek için   ile anlaşamadıklarından, birtakım   deyip Türkiye’ye kaçmasına yardım   yaklaşıp kime baktığını sordum. Halil
            ilk detaylardı. Savaşın geride bıraktığı   tutmaya çalışsa da, dilenciyi adamın   görevlendirildiğimi ve görevlendirildiğim   sıkıntılar yaşadıklarından söz ediyordu.   etmişler” dedi. Ardından “Dile kolay gelir   Amca, kaç gündür Musa’yı kimsenin
            yarım kalan hayatların birleştiği, “umuda   elinden alamıyorlardı. Korku dolu   okulu aradığımı anlatıyordum. Halil       Benim aklım ise bakışları gözlerimin   anlatmak bir acıyı” dedi bana doğru   görmediğini, bir haber alamadığını ve
            yolculuk” dedikleri yer işte burasıydı.   gözlerle kavgayı izliyordum. Sonunda   Amca oldukça sıcak bir ses tonuyla,      önünden gitmeyen o dilencideydi. Halil   yönelerek. Gerçekten öyleydi, bir savaşı,   merak ettiğini söyledi. Okula ise Hüseyin
            Bu küçük semt, umuda yolculuğun   dilenciyi kurtarmaları içimi biraz olsun   “Seni Allah gönderdi” dedi. “Kusura          Amcanın sözünün bitmesini bekliyordum.   bir ölümü anlatmak dile kolay gelirdi.   diye bir çocuğu aramak için gelmişti.
            diğer adıydı. Geride kalmayanların ya   rahatlatmıştı ki dilencinin korku dolu   bakma gelir gelmez böyle bir kavga ile   Anlattıkça anlattı Halil Amca. Nihayet   Üzülmüştüm. Korku dolu gözleri aklımdan   Musa’yı baygın bir halde gördüğünü
            da yolculukları sırasında bedeni kıyıya   gözleri, yüzündeki endişeli bakışlar,   karşılamak istemezdik seni. Ama burada   sözü benim mahalleye girer girmez   çıkmıyordu. “Peki!” dedim, “O adam   söylemiş olan Hüseyin’i alıp kendisini
            vurmayanların yeri işte tam olarak   alnından ve burnundan aşağı akan ince   kavgalar çok sık olur” dedi. “Demin ki       karşılaştığım kavgaya getirdi. “Buradaki   niçin dövüyordu Musa’yı?” diye sordum.   Musa’yı gördüğü yere götürmesini
            burasıydı. Aklımdan bu düşünceler   bir sızıntı halindeki koyu kırmızı kan,   kavga niçindi? Niye öldüresiye dövüyordu    en garip, en zavallılardan biridir Musa”   Halil Amca başını sallayarak devam etti.   isteyeceğini söyledi. Okulun kapısında



       78 Hekimce Bakış                                                                                                                                                                                                           Hekimce Bakış  79
   73   74   75   76   77   78   79   80   81   82   83