Page 81 - Hekimce Bakış Dergisi 103. Sayı
P. 81

Güneş, karşı tepenin sırtlarında   asker uğurlamasını yapmışlardı   Saydı, fazladan iki kap daha
               görünür olmaya başlar başlamaz,   bu avluda, kısmet olsaydı     gerekti bu sefer. Boş yağ
 ÖYKÜ          Döne de evin önündeki taş avluda   düğününü de yapacaklardı ya.   tenekelerini aramaya koyuldu, bir
                                               Cevriye’nin ortanca kızı için haber
               belirirdi sabahları, öncesinde
                                                                               yandan da kendi kendine söylenip
 YARIŞMASI 2.si  sözleşmiş iki aşık gibi buluşurdular   salmış, iş hele bir askerliğini   durdu. Mutfaktaki ilistiri al koy
                                               yapsın dönsün nasipse olura
               bu avluda. Koca dünyayı bir
                                                                               çatı yerine, yeminle bundan daha
 Dr. Onur AKBABA  avluya sığdıralı, elli iki seneden   kadar gelmişti. Konu bir daha hiç   fazla tutar yağmuru. Bu bahar da
               fazla. Avludan yarım basamakla   açılmamak üzere kendiliğinden   elden geçmezse durulacak tarafı
               ayrılan eşikten içeri günde elli   kapanıp gitti sonrasında.    kalmamış. Damlayan yerlerin
 TAŞ AVLU      bilemedin yüz sefer girip çıkmış,   Kendiliğinden olana elden ne   sayısı günden güne arttıkça, şu

               girip çıkmış da yine de varamamış   gelir, çaresiz boyun eğdi. Hem,   günahsızı da demin durduğu
               hiçbir yere. Daha en başından   eğmeyecekti de ne yapacaktı.    yerden alıp başka başka yerlere
               içlerine doğmuş gibi Döne       Gökyüzünde arka arkaya oluşan   taşımak zorunda kalıyorum. Toz
               koymuşlar ya adını. Döne aşağı,   birkaç çizikten sonra, camları   almak için yerinden oynattığım
               Döne yukarı. Evlenince bir de   titreten bir gürültü duyuldu. Çok   eşyalardan hiçbir farkı kalmadı
               Durdu eklenmiş sonuna. Olmuş    geçmeden şiddetli bir yağmur    garibimin. Bir  aksak çatı, bir
               mu sana Döne Durdu. Sanırsın bu   başladı. Duyardım dedi Döne,   eski döşeme, bir eksik evlat evin
               dünya üzerinde dönüp duracağı   bu yağmur böyle yağmasaydı..    odaları arasında köşe kapmaca
               daha en başından belliymiş      Devamını getiremeden sustu,     oynayıp duruyoruz nicedir.
               de, akıllardan hiç çıkmasın     otlaktaki kocasına gitti aklı.   Bir umut, ıslak çobanın otlaktan
               diye fazladan bir de kimliğine   Elindeki asayla sağlı sollu    eve dönüşünü bekledi. Nicedir
               yazdıralım demişler.
                                               daireler çizip, koyunlarını iki   ağzının içinde ıslattığı sözcükleri
               Bu sabah, karşı tepelerin       azman köpeğiyle birlikte Kartal   bir bir dökecek ortaya, kararlı bu
               sırtlarından görünmesini umut   Kayası’nın oyuğuna sürmüştür    sefer, dayanılır tarafı kalmamış.
               ettiği güneşin yerini kara bulutlar   çoktan. Böyle havalarda ağaç   Ateşin közünü harladıkça, oda
               alınca, anladı Döne havanın     altlarında durulmayacağını      iyiden iyiye ısınmaya başladı.
               patlayacağını. Her ne gelecekse   bilir. Karşı duvarda dans eden   Dışarının soğuğuyla içerinin sıcağı
               önce Allahtan sonra da göğün    bir ateşin önünde ellerini ovup   kısa süre sonra yer değiştirdi.
               bu tarafındandı. Eşikte bir süre   ayaklarını ısıtıyordur şimdi.   Sobanın karşısında dalıp giden
               dikilip, boş yağ tenekelerini   Sırtının açıkta oluşunu evvelden   oğulcuğunu seyretti bir süre. Şu
               nereye kaldırdığını hatırlamaya   güttüğü koyunlardan birinin   eşikten dışarı adımını atmayalı
               çalıştı. Vakti zamanında ne     postuna, gecenin tekinsiz oluşunu   aylar var. Günlerdir pencerenin
               heveslerle yaptırdığı taş avluya   da girişteki çoban köpeklerinin   önünde, durdukça uzayıp incelen
 Yağmur şiddetini arttırdıkça diğer   etrafında birileri dolaştı durdu da,   bekle dur ki sabah olsun. Gözünü   bakıp iç geçirdi. Taa uzaklardan,   huzursuzluğuna emanet etmiştir.   bir boşluğa bakıyor. Yönünün
 bütün sesler yerle gök arasında   her kimse içeri girme cesaretini   tavandan ayırmadan, yattığı   Kartal Kayası’nın eteklerinden   Bir kusuru yoksulluğudur ya, ona   dönük olduğuna gözünün de
 sıkışıp küçüldü sanki. Evin alt   bulamadı bir türlü.  yerde bir süre derenin çoğalan   kestirmişti taşlarını, Yeşilköy’ün   da elden bir şey gelmez bakma.  mecbur kalışı bu bir yerde, anlıyor
 tarafındaki dere günler sonra   O tıpırtılardan bilmem kaçıncısına   sesini dinledi. Duyardım dedi   sayılı ustalarından Hapik Ahmet’e   Durduğu yerde ıslandığını fark   Döne. Geçip de karşısına iki çift
 sularını taşlarda döven coşkusunu   uyandı Döne. Uyku dediğin   kendi kendine, yağmur bu kadar   döşetmişti. İstemişti ki evin önünü   edince, çobanın sığındığı oyuktan   laf edecek olsa, karşı dağlara sor
 tekrar duyurdu. Saçaklardan   nedir ki zaten, geceleri ağaç   kuvvetli yağmasaydı, bu dere   köyün çamurundan ayrı tutabilsin.   hızla kendini çekip, yarım eşikle   ona sorma. En azından dağlar
 dökülen yağmur damlaları taş   dallarına konan kuşlara benzer.   böyle çağlamasaydı, o postalların   Zamanla adı gibi varlığının da   ayrılan basamaktan içeri girdi   sana kulak verir de senin sesini
 avluya vurdukça ayak seslerine   Bir bakmışsın ufacık bir çıtırtıyı   sesini mutlaka duyardım. O   içinde taşlaşıp katılaşacağını   Döne. Sırtını kapının pervazına   alır tekrar geri sana getirir.
 benzer sesler çıkardı. Tıp, tıp, tıp,   bahane etmiş kendine, pıırrr   zaman da duyardım şimdi olsa   nerden bilebilirdi. Daha dün gibi   dayayıp bir süre, akıtan damın   Azıcık üzerine gidecek olsa, daha
 tıp.. Sanırsın, bütün gece evin   şimdi de duyarım.  hatırında, oğlunun davullu zurnalı   oracıkta dönüp sırtını uzaklaşıyor.
 diye uçup gidivermiş. Ardından                evin içinde gezinişini seyretti.






 80  hekimcebakis.org                                                                                      81
   76   77   78   79   80   81   82   83   84   85   86