Page 85 - Hekimce Bakış Dergisi 103. Sayı
P. 85

verdim. Yanımda duran üstten    güzel miydi? Unutamamak.        çevirdi parmak ucuyla, yapılan
               kapaklı, içi su dolu buzdolabı   Bunu düşünmek gerekli. O,      işi muayene etti. Memnun oldu.
 ÖYKÜ          rölantiye geçti. Yani yeterince   çoktan unutmuştur ruhunun o   Ocağın kapısına dayandım.
                                               denli inceldiği anları. O ince ruh
               soğuttuğunu düşünüp durdu.
                                                                               Sadık, yeni modellere başlıyor
 YARIŞMASI 3.sü  Kapağı açtım. Suyunu gözden   sayesinde görebildiği ayrıntılı   bu hafta. Dün tabakalar halinde
                                               acıları. Gençlikle beraber
               geçirdim. O arada çay istendi.
 Dr. Hakan CUCUNEL                             başlayan ve ardından aynı hızla   deriler geldi. Üzerinde kalın bir
               Matbaacı Kamil’e çayını                                         cam olan masasına yerleşti. Sağ
               götürdüm. Makineyi doyasıya     yiten bir beceri.               yanında kasetçalar. Afili bir cihaz.
 FİLİZ ÇAY OCAĞI NANECİ DAYI  izledim. Bir kolun, toptaki bir   Güzel kadınların yüzleri, güzel   Kıydı paraya aldı geçen sene.
                                                                               Üzerinde düğmeler, ışıklar var. En
                                               olmayan kadınların yüzleri.
               kâğıdı emip her seferinde aynı
               doğru yerden alıp tam olarak    Yakışıklı adamlar, çirkin adamlar.   çok ses onun dükkânından çıksın
               merdanenin altına yerleştirmesini,   Çirkin sözü erkekler içindir.   istiyor. Sürekli “Kilim” türküsü.
               kâğıdın merdanenin altından     Kadınlar için kullanılmaz. Büyük   O sene modaydı.  Her zaman
               geçerken yazıların mükemmel bir   burunlar, sarkık dudaklar, iri   askılı atlet vardır üzerinde. Yazın
               düzgünlükle belirmesine doyasıya   gözler, çipil gözler, kavruk veya   şort da olur. Ayaklarda terlik.
               baktım. Bütün bunlar olurken    soluk tenler…                   Topuklar sarı-kara, çatlak. Şort ve
               değişmeden ve hep aynı düzenle   Yakışıklı bir çay yaptım. Dayı,   atleti Bally ya da Derby adındaki
               oluşan sesleri dinledim. Bu sesler   metal çay tabaklarından hoşlanır.   yapıştırıcı lekeleriyle doludur.
               kesinlikle bir gürültü değildi benim   Islak olmayacak tabak. Kuru   İster inanın ister inanamayın
               için. Matbaadan çıkınca İzmir   bezle iyice silinecek parıl parıl. Tek   iyi ayakkabıcılar, yapıştırıcıyı
               güneşi gözlerime battı. Dönüp iş
               hanına yöneldim. Ocağa girdim.
               Dayı masaya geçmez kolay kolay.
               Kendisiyle yüz göz olunmasından
               hoşlanmaz. Demli bir çay istedi.
               İstedi ama söylemedi. Sadece
               bir baş hareketi yaptı ve sağ
               işaret parmağı ile hayali bir
               daire çizdi boşluğa. Eğer baş
               ve işaret parmağı birleşseydi bu
               Türk kahvesi olurdu. Telvesi bol,
               şekersiz.

               İnsanların yüzlerine bakarım
 O gün mutlu değildim. O gün,   “şu” veya “bu”, bir gün olacak.   kederleniveren ahmak bir şair   sıkça. Güzel kadınların yüzlerine.
 zaman yavaşlığını yitirmişti. İçimde   Şimdiye kadar yaşadıklarıma bu   gibi bir şey yapmıştı belki. Hanın   Fırsat bulursam tabi. Onların
 bir his vardı. Olacağına inandığım   kadar fazla üzülmeye gerek yok,   sesini dinledim. Karşıda Sadık   haberleri yokken bakmanın, o
 bazı şeylerin yıllar geçse de   dememi sağlayan o şeyler işte.   Ustaya baktım. Onun yanındaki   yüzlere bir öykü kurgulamanın   şeker kıtlama içilir. Şeker kupkuru
 olmayacağını seziyordum sanki.   Sezmiyordum, görüyor ve   nakışçılara, onun da yanındaki   tadına doyum olmaz. Eski bir   olmadı mı burnundan bir nefes   orta parmaklarıyla sürerler
 Olacağına inatla inanmayı bir tür   biliyordum sanki. Bunun bir   klimacıya. Her mekânın kendi   oyun. Nazan’la oynardık. Nazan.   verir ki belalıdır. Başını da ağır   deriye. Bu nedenle bu iş için
 iç-din gibi yaşadığım inançlarım   açıklamasını yapamıyordum.   sesini kattığı bu anlaşılmaz müziği   Bu adla tanıdığım ilk kişi oydu.   ağır sağa doğru yatırdı mı bitti   kullanılan parmak, sürme yönüne
 vardı. Belki herkesin vardır.   Evrende, benim doğduğum o   biraz dinledim. Bugün müzik   Ona da söylemiştim bu durumu.   gitti. Ağzını da büzer. Suratsız olur   göre çarpılmış ve parmak ucu
 Olanlara ve olmayanlara bu inanç   haziran gecesi bir şey olmuş   değildi bu. Kafamı şişirecek   “ İyi ya işte unutmazsın beni, ne   temelli. Masaya götürüp yavaşça   yassılaşmıştır. Sadık, yanındaki
 sayesinde dayanabiliriz. Nasıl olsa   karmaşaydı. Radyoya kulak   güzel” demişti. Onu unutmamak   sehpaya yerleştirdiği deri topunun
 ve olan bu şey, beni hemen                    bıraktım. Dayı, tabağı şöyle bir






 84  hekimcebakis.org                                                                                     85
   80   81   82   83   84   85   86   87   88   89   90