Page 87 - Hekimce Bakış Dergisi 103. Sayı
P. 87

ipini kesti. Özenle işlenmiş ve rulo   Yalaktan su gibi içer gibi çay   doğru baktım ki Naneci Dayı   zaman alırım şekerlerinden. Jilet   onlar Dayının dıngılında olmaz. Bu   Fikri Ustaya takdim etti. Fikri
 olmuş deriler açıldı. Deriye özel o   içenlerden hoşlanmazdı. Her işin   göründü. O, hep Cuma günleri bu   gibi ütülü pantolon, kolalı yakalı   laf da Fikri Ustaya aittir.  “Buyur,   Usta, “Böbreklerime iyi geliyor”
 güzel koku serbest kaldı. Harika   bir yapılma hızı olmalıydı. Dayı   saatlerde gelir. Adını bilmiyorum.   beyaz gömlek ve boyalı kundura   gel” dedi. Misafir oturana kadar   dedi. Külahının içinden bir tane
 bir görünümleri vardı. Sadık,   böyle derdi. Ekmeği bölmenin,   Bilen de yoktur bence. Adı, Naneci   ile esnaflık yapan bir adamdır   ayakta bekledi. Misafirden sonra   alıp çayını istedi. Fikri Ustanın
 çarpılmış parmaklı elini, en üstteki   yağı sürmenin, fötürü kafaya   Dayıdır. Aslında Nane şekercidir.   kendisi.   o da oturdu. Naneci Dayı, tek   böbreklerindeki bitmek bilmeyen
 derinin üzerinde mesleğine âşık   yerleştirmenin kendi özel hızları ya   Bunları kendi imal eder ve satar.   Geldiğinde bizim masaya oturur.   servetini, iki camlı bölmesi olan ve   ve onu sıkça iki büklüm eden
 bir adam gibi gezdirdi. Bir kız   da yavaşlığı olmalıydı. Bardağı, en   Bu işten ekmek parası kazanan   Bir çay söyler. Benim Dayının   parıldayan sandığını, bir çocuğu   kumlarla şekerlerin bir bağlantısı
 çocuğunun saçlarını okşar gibi…   üstten, baş ve işaret parmağıyla   biri vardır deseler inanmazdım.   gözünde “itibarlı adam” nişanı   oturtur gibi dizlerinin üzerine   yoktu aslında. Dayı, yani benim
 Hayatın güzel, insanın azametli   yakaladı. Belli belirsiz tutulacak   Haftanın diğer günleri nerelerde   ile taltif edilmiştir. Naneci Dayı,   oturttu. Asla yere koymaz. Ekmek   Dayı, Fikri Ustanın bu inceliğini
 ve değerli ve de zamanın insaflı   bardak. Tırpan sapı kavrar gibi   gezer bilen yoktur. Ama Cuma   yaşının belirlediği yavaşlıkla geldi,   teknesi kutsallığından haberdar   seviyordu. “İnsan evladı” rütbesini
 olduğu anlardan biriydi. Deri   değil. Bardağın tutulduğu yer,   günleri işlerin yavaşladığı öğleden   etrafa bir göz gezdirip bir “Hayırlı   olan nesilden ne de olsa. Yaşlı   vermesinin nedeni buydu. Ben
 kesenlere özel tuhaf falçatasını   sıcaklığının tayini için en uygun   sonra iki üç arasında gelir. Eskiden   işler” indirdi. Ses, oturaklı ve ama   ellerini bu sandığın üzerine koydu.  öylece onlara bakarken Fikri,
 biledi. Masadan bir gazete alıp   yerdir. Ayrıca, ocakçı olan kişi   uzun boyluymuş belli. Yaşını   Bizim Dayı, bana döndü.   “Çayımı ver, hoca, sen benim iki
 keskinliğini denedi. Mukavva   -yani o çay için ben- bardağa   da askerlik yaptığı yıla göre en   Gözleriyle, Naneci Dayının   gözümsün” dedi. Ona da aynı
 kalıp parçalarını, deriyi en verimli   çayı doldurmadan önce   az seksen beş olarak bulduk.   oturduğu sandalyeyi işaret   şekilde bir çay götürdüm. “Sağol
 kullanabileceği biçimde yerleştirdi.   yedekteki kaynar suyla şöyle bir   Atatürk’ü görmüş olmakla hatta   etti. Dayı, gözleriyle, o, soğuk   benim gözüm” dedi. Canının
 Sabun benzeri bir malzeme ile   haşlamadıysa, ağız kısmı buhar   sesini duymuş olmakla övünür.   bakan mavi gözleriyle karmaşık   fırlamalık yapmak istediği çok
 etraflarını çizdi. Falçatanın ağzına   yapar.  Dayı, keyif çayını içmeden   “Bana baktı Paşa, gözleri bir mavi   eylemler içeren emirleri verebilme   açıktı ama bizim Dayıdan it gibi
 başparmağı ile dokundu yine   önce bu ayrıntıya da bakar.   yangın. Adamı olduğu yere çakar.   yeteneğine sahiptir. Hemen   çekindiğinden, efendi modunda
 de. Yeterince keskin olduğuna   Bardak yakalandıktan sonra göz   Anadın mı?” Böyle konuşur.  ocağa yöneldim. Bir bardak,   kaldı.
 ikna oldu. Ocağa baktı. Birkaç   hizasına kaldırılır, demin rengi,   Sadık Ustanın deyişiyle “kız   Esnaf kısmının oynadığı bu
 gün sonra evlenecek tıfıl bir   çayın tazeliği tayin edilir. Bu   İzmir’in gerçek yerlisi. Asansör   gibi” bir bardak çay doldurdum.   oyunlar beni çok mutlu ediyor,
 delikanlının bakışı vardı yüzünde.   sınavdan da geçen çay, yavaşça   taraflarında oturuyormuş.(bu   Masaya bıraktım ve az önceki   diye düşündüm. Herkes de ayak
 Sesi genç, parlak ve akışkan.  Dayının uzun burnuna yaklaştırılır.   adla bir semt var İzmir’de) O   konumuma geçtim. İki yaşlı   uyduruyor. Kimse bozmuyor akışı.
 Çayın, herkesin bilmediği anlam   yaşında birkaç tane dışında dişleri
 -Hoca, bir çay kapsana. Ama   tamamdır. Her gün tıraş olan   adam bakıştılar. Dayı, gülümsedi.   Üçünün de yüzlerine bakıyordum.
 Dayı’nın çayından olsun.  dolu ve yorgunluk atan bir kokusu   Naneci Dayı, şekersiz içer çayı.
 vardır. Bu kokuyu da aldı. Fazla   nesilden. Bizim Dayı gibi. Bu nesli        Naneci Dayının yüzü bir nedenle
 -Hemen ustam, dedim. Çay   sesli değil hafif höpürdetti. Bu,   kirli sakalla görene Sadık Usta   artık yaşlıdır. Yine de “Tertip   Fikri Usta, yuvalandığı ve sıkıldığı   başkaydı. Başkalığını büyük
 ayarlandı. Onunkini de metal   oranlı höpürdetme de çay içmekte   deri ayakkabı yapacağını söyler.   düzen alın” havası yayar ortaya.   dükkânından çıktı. Gelen bir   romancılar, eğer onu görselerdi
 tabağa koydum.  yalnızca mahir olanların bildiği   Kolunda nane şekerlerini koyduğu   Esnaf milleti, en fırlamasından   başkası olsaydı makara yapacak   anlatırlardı. Ancak ne Naneci
               en efendisine; işinde sebat edene
                                               bir ayrıntı bulur onun üzerinde
 -Vaaaaay, çekti. Uzunca. Hafif   ve becerdiği bir ayrıntıdır Dayıya   iki bölmeli camlı bir sandığı vardır.   sağlam saygı duyar. Esnaf milleti   çalışırdı.   Dayının nane şekeri sattığı
 hırıltılı ama tok bir ses. Her akşam   göre. Bana döndü,  Bu sandık bir tür mücevher ya   çalışan yaşlılara da saygı duyar.   Kestelli caddesinde, Üçüncü
 içtiği buz gibi biraların işi, bu ses.   -Bu sarı paketler daha iyi çıktı,   da az bulunur cinsten kıymetli   Naneci Dayı bu saygıdan üst   “Hani, geç kaldın sen bu hafta”   Beyler sokağında, Şan Pasajında,
 Kız gibi çay ha, hoca, dedi. Tabağı   dedi. Sarı paket dediği, Rize Turist   bir şeydir. Parıl parıl yanar. Kolda   düzey nasiplenmiştir. Ona makara   dedi. Saygıyı elden bırakmamış bir   çantacılar hanında, Havra
 yakaladı, burnuna yaklaştırdı.   Çayı, yazan paket. İtiraz, tartışma,   takılı durur. Satış yapacağı zaman   yapmazlar. Herkes merak eder   sesle. Hiç yemediği halde hemen   sokağında; ne de bizim Filiz
 Ustaca kokladı. Çay da çaydı   ikilem ve fikir ayrılığı sevmediği   çapraz bir taburesi vardır, onu   sorar. Esnaf arasında yaşıtın   siparişini verdi. “Ver bakalım bir   Çay ocağında büyük romancılar
 ama. Geriye yaslandı. Metal   için ossaat onayladım. Onay   açar. Bu, değerli ve başkasının   değilse adama ailesi, özel hayatı   külah” dedi esnafça. Naneci Dayı,   olmadığından bu başkalığın bir
 tabak, özel bir şeydir. Çayın,   verilecek. Verilmedi mi iletişimi   dokunamadığı sandığı, tabureye   sorulmaz.  çayı kenara çekti. Belinde takılı   tanımını yapamıyoruz.
 kanı andıran rengini belli eder.   keser. Ondan iyi bilinmemeli   yerleştirir. Beyaz önlüğünden   ve her nasılsa hep bembeyaz   Kendisinin anlattığına göre, Eski
 Kırmızının korkutan gizemini. Özel   mesleki meseleler. Yukarıdan   kağıttan bir külah çıkarıp, meşhur   Dayı, ayağa kalktı. Herkes için   kumaş önlüğünün dar gözünden   İzmir taraflarında, dağların
 de hissettirir.  bakırcıların çekiç sesleri geliyor.   şekerlerini bu külaha koyarak   ayağa kalkmaz. Hatta daha da   küçük bir kâğıt külah çekti. İçine   diyelim ki batı taraflarından nane
                                               dört tane nane şekerini koydu.
               doğrusu, geldiğinde ayağa kalktığı
 müşteriye teslim eder. “Sağlıkla
 Dayı, çayını karmaşık ve tarihi   Hanın başından matbaanın, sol   yiyin efendim” der. Yalnızca bu, az   tek kişi Naneci Dayıdır. Bizim iş   Külahın geniş ağzını kendine   topluyormuş uygun mevsimde.
 bir ibadet yapar gibi içerdi.   yandan da nakışçıların sesi. Kapıya   görülür işleyiş için ben de zaman   hanının sahipleri de yaşlıdır. Ancak   özel bir biçim vererek büktü ve   Bunları usulünce işleyip, kaynatıp






 86  hekimcebakis.org                                                                                     87
   82   83   84   85   86   87   88   89   90   91   92