Sağlığın korunmasına etkili bir müdahale: Aşılar
Aşılar, belirli bir hastalığa karşı bağışıklığı geliştiren biyolojik ürünlerdir. Bir aşı tipik olarak, hastalığa neden olan mikroorganizmayı andıran bir maddeyi içerir ve genellikle mikrobun, toksinlerinin veya yüzey proteinlerinin zayıflatılmış veya öldürülmüş formlarından elde edilir. Aşılama ile kişinin etkenle karşılaşarak vücudunun bağışıklık oluşturması ama bu sırada hastalığa yakalanmaması istenir.
Bir aşının geliştirilmesi yıllarca sürer. Süreç ilk olarak laboratuvar koşullarında yapılan araştırmalar ile başlar, daha sonra klinik çalışmalar ile devam eder. Aşının etkinliğinin ve güvenliğinin sınandığı çalışmaların olumlu sonuçlanması halinde aşı üreticisi lisans almak üzere başvuruda bulunabilir.
Aşılar, küçük çocuklarda hastalık yükünü önemli ölçüde azaltan ve milyonlarca ölümü önleyen güvenli, etkili ve düşük maliyetli bir sağlık müdahalesidir. Kızamık, çocuk felci, difteri, tetanoz, boğmaca, B tipi grip hastalığı (Haemophilius influenzae tip B), streptokok pnömonisi ve rotavirüs kaynaklı diyare gibi bazı ölümcül çocukluk hastalıkları için etkinliği gösterilmiş aşılar mevcuttur. Bu aşılar sayesinde çocuklar hastalıktan ve ölümden korunabilmektedir. 2000-2016 yılları arasında yalnızca kızamık aşısı ile bütün dünyada 20,4 milyon kişinin yaşamını yitirmesinin önüne geçilmiştir. Bugün 26 hastalığa karşı aşı ile korunmak olanaklıyken, dünyada her yıl yaklaşık 1,5 milyon kişi aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirmektedir.
Risk altındaki kişilerin aşılanmasıyla toplumun söz konusu bulaşıcı hastalıktan korunması ve hastalığın kontrolünün sağlanması olanaklıdır. Aşılar toplum düzeyinde salgınları önleyebileceği gibi, hastalıkların hiç görülmemesini ya da çiçek hastalığında olduğu gibi hastalık etkeninin kökünün kazınmasını da sağlayabilir. Bilindiği gibi çiçek hastalığı, variola virüsünün neden olduğu akut bulaşıcı bir hastalıktır. İnsanlık tarafından bilinen dünyanın en yıkıcı hastalıklarından biriydi. Yalnızca 20. Yüzyılda 300 milyon kişinin çiçek hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Bilinen en son olgu 1977’de Somali’de gözlenmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün başlattığı küresel bir bağışıklama kampanyasının ardından 1980’de ortadan kaldırıldı.
Toplumda çeşitli nedenlerle aşılan(a)mayan kişiler bulunmaktadır. Bunlar doğuştan bağışıklık sistemi hastalığı olan çocuklar, bazı hastalıkların tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi bozulmuş olan hastalar, ağır beslenme bozukluğu olan çocuklar, sağlık hizmetlerine erişemeyenler ve ana/babaları tarafından aşı olmaları reddedilen çocuklar olarak sıralanabilir. Aşılar, aşı yapılan kişiyi hastalığa karşı korumanın yanında, toplumda hastalığın kontrolünün sağlanması işlevini görerek aşılanamayan kişileri de korur. Yüksek orandaki bir bağışıklama ile söz konusu hastalık etkeninin toplumda dolaşımı engellenebilir. Bu durumda etkenin korunmasız kişilere ulaşma ve buna bağlı olarak hastalık yapma olasılığı azalacaktır. Toplum bağışıklığı adı verilen bu durum (nüfus bağışıklığı veya sosyal bağışıklık olarak da adlandırılmaktadır), bir toplumun büyük bir oranının (Genellikle bu oran %95 ve üzeri olarak kabul edilmektedir) bir enfeksiyona karşı bağışık hale gelmesiyle ortaya çıkan ve böylece o hastalığa karşı bağışıklığı gelişmemiş olan bireyleri de koruyan bir bağışıklama yaklaşımıdır.
Toplum bağışıklığı ile bulaşıcı hastalıklara karşı toplumun büyük bir oranı aşılandığı için salgın çıkma olasılığı azalmakta, toplumun tüm üyeleri korunmaktadır. Bu bağlamda toplum bağışıklığı aynı zamanda toplumsal bir dayanışmadır.
AKP iktidarı ile 2003 yılında Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın (SDP) uygulamaya konulmasının ardından, temel sağlık hizmetlerinin geri plana itilmesi nedeniyle, birinci basamakta çalışanların bütün özverisine karşın ülkemizde aşılama hizmetlerinde bazı sorunlar bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistiklere bakıldığında, SDP sonrasında hemen tüm aşılama hızlarının arttığı ve %100’e yakın oranlara eriştiği iddia edilmekteyse de saha araştırmaları bu verileri doğrulamamaktadır. Örneğin Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması 2013’e göre, 2013 yılında aşılanmış olan 15 aydan önceki çocukların oranı karma aşı (DTaP-IPV-Hib 3) için %84,3; Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak (KKK) aşısı için %88,5 ve Hepatit B için %86,5’tir. 2013 yılında tam aşılı çocukların oranı %74,1 olarak bulunmuştur ve bu oran 2008 (%80,5) ile karşılaştırıldığında %6,4’lük bir azalma söz konusudur. 2013 verilerine göre ülkemizde her dört çocuktan birinin tam bağışık olmaması, bulaşıcı hastalıklar açısından önemli bir sorundur. Nitekim 2013 yılında ülkemizde yaşanan kızamık salgını, aşılama oranlarının Bakanlık tarafından iddia edildiği gibi çok yüksek olmadığının önemli bir kanıtıdır.
Sağlığın korunması için etkili bir müdahale olmasına karşın, son yıllarda dünyada ve ülkemizde aşıya karşı bir güvensizlik ortamı yaratılmakta ve buna bağlı olarak bazı olumsuz tutumların ortaya çıktığı gözlenmektedir. Bunlar genel olarak zorunlu aşı uygulamasına birey hakları açısından karşı çıkış, aşı konusundaki tereddütler nedeniyle aşıların reddedilmesi ve dini gerekçelerle aşı karşıtlığı olarak nitelenebilir. Aşı tereddüdü genellikle aşıyı kabullenmekte gecikme veya aşıya ulaşılmış olmasına karşın aşı yaptırmak istememe durumudur ve bir ya da daha fazla aşı için söz konusu olabilir. Aşı karşıtlığı ise tüm aşıları reddetme, kişinin iradesi ile hiçbir aşıyı yaptırmama durumudur.
Aşı konusundaki tereddütler genel olarak aşıların istenmeyen etkilerinden kaynaklanmaktadır. İlaçlar gibi aşıların da tedavi ve koruma etkilerinin yanı sıra istenmeyen etkileri de vardır. İlaçların istenmeyen etkilerine daha kolay katlanılması ilaçların hastalara; aşının ise sağlam insana verilmesinden kaynaklanmaktadır. Aşının istenmeyen etkilerinin yanında, aşı yapılmaması halinde meydana gelecek hastalığın yol açabileceği sağlıkla ilgili sorunların çok daha fazla olduğu iyi bilinmelidir. Örneğin kızamık, bulaştırıcılığı en yüksek olan enfeksiyonlardan biridir ve dünyadaki önemli hastalanma ve ölüm nedenleri arasındadır. Bir kızamık hastası çevresindeki 16-18 kişiye hastalığı bulaştırabilir. Herkes, her yaşta hastalığa duyarlıdır.
Aşılarla ilgili olarak ayrıca şirketlerin kar maksimizasyonu aracı olmaları nedeniyle de tereddütler bulunmaktadır. Bu tereddütü gidermenin yolu aşıları kamusal bir ürün haline getirmekten geçmektedir. Örneğin Küba, çocuklarını difteri, tetanoz, boğmaca, hepatit B ve Haemofilis Influenzae B hastalıklarına karşı koruyan beşli karma aşı üretmekte ve kullanmaktadır. Küba’da aşıyla önlenebilir hastalıklar (Çocuk felci, difteri, tetanoz, boğmaca, kızamık, kızamıkçık) uzun yıllar önce tamamen ortadan kaldırılmıştır.
Aşı konusundaki tereddütler ana/babalara temel aşı bilgilerinin sağlanması ile büyük ölçüde giderilebilir. Bu bilgiler aşıyla önlenebilen hastalıkları, çocukları aşılanmazsa ne olabileceğini, aşıların nasıl bir işlev gördüğünü ve toplum bağışıklığı kavramını içermelidir.
Ancak zorunlu aşı uygulamasına birey hakları açısından karşı çıkış, üzerinde epeyce tartışılan bir konudur ve bireyin özerkliği ile toplum yararı arasındaki çatışmanın ortadan kaldırılması için yoğun çaba tüketmek gerekmektedir. Kendisinin ya da çocuklar için ana/babanın onamı olmaksızın kişiye tıbbi girişimde bulunmanın çerçevesi iyi çizilmeli, tıbbi girişim için toplumun yararının üstün olduğu bilimsel bilgiye/kanıta dayalı olarak gösterilmelidir. Bağışıklamayı reddetmeye yönelik kişisel özerklik, birey ve toplum için daha fazla risk oluşturmamalıdır. Bağışıklamanın başarılı bir sonuç vermesi için toplumun yüksek bir oranda aşılanması gerekli olduğundan, aşı uygulaması söz konusu olduğunda toplum yararının kişi özerkliğinin üzerinde olduğu açıktır.
Dini gerekçelerle aşıya karşı olmanın ise bilimsel hiç bir açıklaması yoktur. Tıbbi gerekçelerle aşı yaptırmamak doğru olduğu halde, dini gerekçelerle aşı yaptırılmaması etik olarak da uygun değildir. Etik olarak, aşılama kişiyi korur ve toplum bağışıklığı yoluyla toplumun güvenliğini sağlar.
Dini gerekçeler de içinde olmak üzere aşı yaptırmamanın çocukların sağlığını olumsuz etkilediği birçok araştırmada gösterilmiştir. 1987-1998 yılları arasında ABD Colorado’da yapılan bir çalışma 3 ila 18 yaş arasındaki aşılanmamış çocukların 22 kat daha fazla kızamığa yakalandığını göstermiştir. Aynı çalışma, 1996-1998 yılları arasında, aşılanmamış çocukların boğmaca alma olasılığının aşılananlara göre 5,9 kat daha fazla olduğunu da ortaya koymuştur. ABD New York’ta 2000-2011 yılları arasında yapılan bir çalışmada, aşılamadan muaf tutulmuş çocuklarda boğmaca sıklığı, aşılanan çocuklara göre 14 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu çalışmaya göre, toplumdaki yüksek aşı muafiyeti oranları hem aşılanmış hem de muaf tutulan çocuklar için boğmaca riskini artırmıştır.
Türkiye’de geçmiş yıllarda kayda değer bir aşı karşıtlığı söz konusu olmazken, son yıllarda çocuklarının aşı olmasını reddeden aile sayısında büyük bir artış söz konusudur. Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre 2014’te 1370, 2016’da 11 bin olan çocuklarına aşı yaptırmayan aile sayısı, 2017 yılında 23 bine yükselmiştir. Bu eğilim Türkiye’de bulaşıcı hastalıklarla ilgili yeni salgınlar açısından büyük bir risk etmeni olarak karşımızda durmaktadır.
Birgün Gazetesinde yayınlanmıştır;
https://www.birgun.net/haber-detay/her-yil-1-5-milyon-kisi-asilanmadigi-icin-oluyor-229163.html
Kaynaklar
- Aksu Tanık F. Aşı Reddinin Bağlamı ve Sonuçları. Toplum ve Hekim, 2018;33(2):83-97.
- Beyazova U. Aşı Konusunda Bilgi Notu, Ankara Tabip Odası, http://www.ato.org.tr/announcement/show/358 .
- Birinci Basamak Sağlık Çalışanları İçin Aşı Rehberi. Yayına hazırlayan: Nilay Etiler, Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Ankara, 2018.
- Chung S, Nguyen T, Havins W. Immunization Mandates: Abolishing the Religious Exemption in Nevada. Journal of Legal Medicine, 2017;37(sup1):1-2.
- Imdad A, Tserenpuntsag B, Blog DS, Halsey NA, Easton DE, Shaw J. Religious Exemptions for Immunization and Risk of Pertussis in New York State, 2000–2011. Pediatrics, 2013;132:37–43.
- Vaccines, World Health Organization, http://www.who.int/topics/vaccines/en/.
- Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2013, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, T.C. Kalkınma Bakanlığı ve TÜBİTAK, Ankara, 2014.