Kırmızı Şapkalı Kız Belgrad Ormanlarında IV

Yaşlı kadın şimdi daha da şeytanca bakıyordu Fahriye’ye. Ya da Fahriye öyle sanıyordu. Yok canım, yanılmış olamazdı; kadının şeytanca baktığından emindi. Yaşlı, çirkin ve bunak kadın birdenbire sol koluna takılı sepetten kıpkırmızı bir elma çıkardı. Elma çakma bir mücevher gibi parıldıyordu.

‘Bunak kadın elmayı Macrocenter tezgâhlarından almış olmalı. Pahalı ve albenisi yüksek bir elma bu’ diye düşündü.
Sonra da, ‘Vay bunak vay, Macrocenter kim, sen kim yahu! Bu kadında Macrocenter’dan alışveriş yapacak para olmadığına göre bir daha düşün kızım Fahriye! Yoksa elma sahte mi? Çinliler bunu da mı yaptı yoksa? Tanrım, tanrım!”
Yazar ilaç esprisini yinelemekten vaz geçti. Kadın elindeki çekici elmayı Fahriye’ye çevrili bir silah gibi tutuyordu:
“Bi diş isten mi yavrııım? Elmalarım çoğ lezzetlüdüü! ”
Yaşlı ve çirkin burunlu teyze, heyecanlanınca Orta Anadolu aksanıyla konuşmaya başlayan bir teyzeydi. Elmayı Fahriye’nin gözüne doğru tutarken, dudaklarının kenarından sızan salyalar pelerininde toplanarak küçük bir gölcük oluşturuyordu:
“Al hadi yavrıımm, bi diş al bahalım. Demincek Pammık gibi bi kıza iki okka sattım ben bunlardan biliyon mu? Bayıldı, bayıldı. Yerken bayıldı kızcağız ihehe, nihahaha, nöhehehe!”

Gülerken iyice iğrençleşiyordu. Fahriye elmadan da, kadından da o anda soğudu. Babaannesi de dedesinden gerdek gecesi böyle soğumuş olmalıydı. Dedesinin, gecekondunun yatak odasına ilk girişini hayal etti.
‘Babaannesi yatakta büzüşüp salyangoz kıvamına gelmiş. Dedesi çirkin ağzını düğün gecesi boyunca içtiği boğma rakının etkisiyle iyice yayvanlaştırarak, “Gaçma güzelim, gaçmaaa! Suphi daha son sözünü söylemedi, nihahaha!” diye naralar atıyor. Babaannesi kusmaya başlıyor…’
Fahriye kadının kahkahalarının dinmesini beklerken yazar da ‘Tamam işte Fahriye burada hezeyanlarla mücadele etmeye başlıuyor. Antidepresan esprisini patlatmanın tam yeridir!’ diye düşündü.

Kadının buruşuk elindeki elmadan dikkatini alıp cadının çirkin burnuna yöneltti:
“Sadece elma mı satıyorsun teyze? Başka meyve sebze yok mu menüde?”
Yaşlı kadın soruyu anlamamıştı:
“Menü de ne güzelim? Sepete koyup satıyom ben malları, menü menü- kasa masa gibi demek istiyor-  alacak para ne gezer bende?”
Fahriye içinden, ‘çirkin olduğun kadar cahilsin de çirkin kadın’ diye geçirdi.
Gülümseyerek,
“ Yani elmadan başka satacak şeyin yok mu teyzeciğim? Ha, bu arada menü kelimesi Latin kökenli olup, tam olarak…”
Aniden açıklama yapmaktan vazgeçti. Çünkü yaşlı kadın dikildiği yerde horlamaya başlamıştı. ‘Aynı zamanda bunak ihtiyarın teki olduğunu unutmuşum’ diye düşündü. Kadına yaklaşıp omuzlarından sarstı.  Cadı irkilerek,
“Sepette olunca taze kalıyor elmalar…”
Hiç susmamış gibi kaldığı yerden devam etti. Fahriye, yumruk atınca çalışmaya başlayan bozuk radyosunu anımsadı.
“Pammık kızın evi az ilerde yavrum. Bayıldığında yaşlı bir cüce aniden peydahlanıverdi yanı başımızda. ‘Hep öyle bayılır o, merak etme sen nine. Ben onu eve götürürüm. Bizim çocuklar merak etmiştir şimdi onu’ dedi. Sonra ben oradan ayrıldım. Bu konuda diyeceklerim bundan ibarettir yavrum.”
Fahriye kadının anlattıklarına değil de, bu saçma konuyu kendisine anlatmasına şaşırmıştı.
“Teşekkürler nineciğim, ben artık gideyim.”
Bir an durakladı:
“Sen cüce mi dedin az önce?”
Kadın yeniden canlandı:
“Evet, evet cüce! Hem de yaşlı bir cüce. Eşofman giymiş, yaşlı bir cüce. Kırmızı eşofman giymiş, yaşlı bir cüce desem daha tanımlayıcı olur aslında. Ha, bir ayrıntı daha! Sakalları da var kırmızı eşofman giymiş yaşlı cücenin.”
Fahriye sorduğuna soracağına pişman olmuştu. Çünkü bir sonraki soru daha riskliydi:
‘Bu kızın evini neden daha önce görmedim acaba? Teyzede bonzai kafası mı var şu an? Cüce amca ve pammık kız ne ya? Ay, ben de kadına özenip pammık mammık diye saçmalıyorum. Pamuk kız diyecektim aslında. Yaşıtım sayılırmış kızcağız. Dur tanışayım şu kızla’
Kararını vermişti. Riskli soruyu sordu:
“Kızın evi ne taraftaymış teyze, öğrenebildin mi?“
Tahmin edeceğimiz gibi yaşlı kadın uyukluyordu. Dut ağacı sallar gibi kadını yine salladı:
“Öeergghh, ha ne dedin? Pammığın evini mi soruyorsun? Dur bakalım, şu ilerideki kayın ağacını geçince sola dön. İki yüz metre sonra karşına konuşan ceviz ağacı çıkacak. Ona sor, sana yolu tarif eder. Ben nereden bileyim ayol?“
Yaşlı kadın, yaşlı bir cadı gibi delice kahkahalar attı. Yaşlı ve bir o kadar bunak kadın, gülerken bonzai kesesini düşürdüğünü fark edemedi. Fahriye içinden ‘cık, cık, cık’ diyerek kadına veda etti.

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler