Sinema, Ne Güzel Şey

Üftade ölmemiş. Bir gece, sahurda, penceresinin önüne gelen davulcunun gümbürtüsüyle fırlayıp sokağa çıkmış ve geri dönmemiş. Karanlık sokaklarda ışıkları yanan evlerin camlarına bakıp, kendi boğucu evini, felçli annesini ve mendebur üvey babasını düşünmüş. Geceliğinin üstüne son anda geçirdiği uzun hırkasıyla ürpererek, vapur saatine kadar oyalanmış.

Cazibe, dayısının cenazesinde, imamın bahşişini vermiş, taziyeleri kabul etmiş, mezarlığa gelenlerin hepsini uğurladıktan sonra kafasındaki şapkanın tülünü gözlerine indirmiş, ‘dirisinin faydası olmadı bari ölüsü işe yarasın’ diye mırıldanarak ada vapurunun kalktığı iskeleye doğru yürümüş.

Nesibe, neredeyse dedesi yaşındaki ihtiyardan çabuk kurtulduğuna sevinerek riyakar ailesinin baskı dolu evine gitmeden önce dünyadaki en sevdiği mekana, bir sinemaya sığınmış. Beyazperdede Marilyn Monreo’nun ‘Bazıları Sıcak Sever’ filmi oynuyormuş. Film bitmiş, sinemadan çıkmış, karşı yakadaki iskeleye geçmek için dolmuşa binmiş, bir daha evine dönmemiş.

Mine, yıllardır arsız, taciz dolu bakışlarla her hareketinin gözlendiği, o sıkıcı kasabadan kurtuluşun İlhan ile beraber İstanbul’a kaçmak olduğunu zannetmiş. İstanbul’a giderken yaptıkları uzun tren yolculuğunda ise kurtuluşun tek başına gitmek olduğunu anlamış.

Naciye ve Füsun, Serap’ın oyun provasında o kadar eğlenmiş ve mutlu olmuşlar ki, Serap’ı da kandırıp tiyatro salonundan kaçmışlar.

Kadınların çoğu Heybeliada vapur iskelesinde bir araya gelmiş.

İskelenin bekleme salonu, duvara tutturulmuş televizyonda maç seyredip, sigara içen erkeklerle doluymuş. Geceliğiyle dışarı fırlayan Üftade, erkeklerin arsız bakışları altında, ürkek, parasız, şaşkın ne yapacağını düşünürken, Nesibe yaklaşıp ‘bende para var merak etme, ihtiyar bir halt beceremeden uyudu, neyse ki parayı peşin almıştım’ demiş. Birbirlerine gülümseyen iki kadın, gözlerini tülle kapatan şapkası ve siyah tayyörü içindeki Cazibe’ye imrenerek bakmışlar. Cazibe, hayran hayran bakan gözlere yaklaşıp ‘dayımın cenazesi vardı, annemle beraber dar ettiler bana dünyayı’ demiş.
Serap, gençliğinden beri hayalini kurduğu ‘Asiye Nasıl Kurtulur’ oyununun provasında taşkınlık yapan banka memuresi kılıklı iki kadının peşine nasıl olup da takıldığını düşünerek maç seyreden erkeklerin arasından geçip biletleri almış. Üçü birlikte bekleme salonunun sol köşesinde oturan şapkalı, gecelikli tuhaf kadın gurubunun masasına yürümüş, izin isteyip oturmuşlar.

Mine tren yolculuğundan yorgun, İstanbul’un güzelliğinden şaşkın iskeleye varmış, biletini almış, etrafa bir göz atarak, kadınların olduğu tek masaya doğru yürümüş.

Maçın ilk yarısı bitmiş, erkeklerin çoğu kadınlara çevirmişler bakışlarını. Kimi çapkın kimi ayıplayarak çoğu da merakla bakan erkek gözleri altında birbirlerinin isimlerini öğrenen kadınlar, sandalyelerini denize doğru çevirerek sonsuz maviliğe dalmışlar. Adaya gidecek vapurun anonsu yapılmış, maçın ikinci yarısı başlamış, kadınlar ayaklanmışlar. Vapurda birbirlerine yakın oturmuşlar. Sırayla başlarından geçenleri anlatmışlar, çay içmişler, martılarla beraber simit yemişler. Adada birlikte yaşamaya, Cazibe’nin dayısının mirası evde kalmaya karar vermişler. Hepsi hevesli ve mutluymuş, Serap bir ara ‘3 gün sonra oyunumun galası var, beraber gideriz’ demiş. Vapur adaya yanaşmış, yedi kadın uçarcasına inmişler, Cazibe onları limana açılan sokağın köşesindeki eve götürmüş, boynunda taşıdığı anahtarı çıkarmış, kapıyı açmış, akşam güneşinin vurduğu aydınlık sofaya girmişler.

Kadınlar, birbirlerinin yaralarını saracakları, kendi başlarına huzurla yaşayacakları bir hayatın eşiğinde olduklarını hissetmişler ve üç gün sonra Asiye’yi de kurtarıp adaya getirmek için sözleşmişler.

Sinema, ne güzel şey…

Şule Akköse Aydın

Sevgili Senem Aytaç (Sıkıntı ve Gündüz Düşleri, Sıkıntı Var, Aylin Kuryel, İletişim Yayınları) ve bu değerli filmleri (Teyzem, Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri, Mine, Ahh Belinda, Benim Sinemalarım) üreten tüm sinema emekçileri, sağ olun…

 

Yazarın Diğer Yazıları
deneme bonusu veren siteler yeniokul.net casino deneme bonusu veren siteler