Page 9 - Hekimce bakış 94. Sayı
P. 9
Ve Ortaçağ: Yunan uygarlığından o güne kadar karşılaş- tığı gelişmeleri görmez, ya da “hayatın gerçeği” olarak aklar,
her durumu soru sorarak algılamaya ve anlamlandırma- ya da kendi alanı ile ilgili bu sorunları bir başkasına havale
ya çalışıp uygarlığı yetkileştiren insan birgün “Çok şeyleri eder. Açık yüreklilikle ifade edelim ki bu tavır bilim insa-
merak ediyor ve düşünüyorsunuz. Halbuki (düşünülmesi) nının bilimsel özgürlüğünü yitirmesi; bilimin soru sormak,
gereken yalnız bir şey vardır. Önce Tanrının melekûtunu düşünmek ve yanıt aramak yetisini kaybetmesi ve yaratılan
(saltanatını) arayınız, başka şeyler size fazlasıyla verilecek” saltanata baş eğmesidir. Varılan çağ “Yeni Ortaçağ”dır. Bu
diyen [5] İsa’nın sesine kulak verdi. Artık geçerli hüküm çağın düşünceyi zincirleyen, bireyleri atomize edip onları
soru sormak, düşünmek ve yanıtlar aramak değil; doğru- yalnızlığın çaresizliğine terk eden ve her zorluğa rağmen
luğu tartışılamayacak önermeleri sorgusuz kabul etmekti, aklın eleştirel gücüne destek veren insanları aforoz eden
yaratılan saltanata baş eğmekti. Çağ engizisyonlar çağıydı; “din”i; piyasanın ve tüketim kültürünün yüceltilme reto-
egemen düşünceden farklı her kelam ve kelam sahibi riğidir.
zinci- re vuruldu, yakıldı, aforoz edildi.
Küresel düzeyde tüm insanlığa demokrasi ve zenginlik
Bu karanlığa karşı ilk ses MS 1000 yılında İtalya’nın getireceği iddia edilen bu masalda yaşanan gerçek
Bologna şehrinden geldi. Bologna’da Öğrenci Derneği oldukça farklıdır. Bugün insanlığın dörtte birini oluşturan
Loncası, nitelikli eğitim görmek için seçkin öğretim üye- sanayi- leşmiş kesim dünya zenginliğinin %85’ini elinde
lerinden topluca ders alabilecekleri bir mekanın var olması tutmak- ta, dünyadaki 358 varlıklı insan 2.3 milyar yoksul
gerektiğini belirtti [1]. Dipsiz kuyulara atılan bilgi ışığı, insanın geliri kadar bir serveti paylaşmaktadır [7]. Asya,
öğrenci örgütlenmesinin var ettiği “üniversitas” fikri ile ye- Afrika ve Latin Amerika’da ekili alanlar dünya mahsulünün
niden toplumla bütünleşme yolunu buldu. 1224 yılında yarısı- nı karşılarken, bu bölgelerde yaşayan yarım milyar
Salerno Üniversitesi resmi ilk tıp okulu olarak kabul edil- insan açtır [1]. Bilim insanlarının pek çoğu ise bu utanca
di. Öğrencilerin yaktığı bu bilgi ateşi kısa zamanda tüm sırtını dönerek bilim üretebilmekte ve dahası bilimsel
Avrupa’yı sardı. Leonardo da Vinci’den Thomas More’a, gelişme- lerden insanlığın tümünün yararlan(a)mamasını
Francis Bacon’dan Campanella’ya, Nikolaus Kopernikus, tartışma gündemlerine dahi almamaktadırlar. Çünkü bilim
Andreas Vesalius’dan Paracelsus’a, William Harvey’e kadar
onlarca bilgi çınarı öğrencilerin var ettiği “üniversitas”ın
yarattığı toplumsal ortamda boy attı. Tıp da o günden
sonra hastalık hakkında felsefi düşünen kimseyi “doktor”
olarak anmaya başladı [1].
Ya bugün? Binlerce ışık yılı uzaklıktan nanometre düze- yi
yakınlığa kadar her alanda eskiye kıyasla daha çok bilgi
sahibi olan insanlık yeterli bilgelikte mi? “Ne gördüğüm
hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade
etmekten korkarım.” diyebilen [6] kaç tane bilim insanı
var? Tıpta ve her alanda bugün hangi amaç için bilgi üre-
tilmekte?
Bilim -doğası gereği- tartışma gündemine aldığı her alan
için hipotezler kurarak ürettiği yeni soruların yanıtlarını
bulmak için çaba gösterir. Ama ya bilim gözünün önün-
deki tüm gerçekliğe rağmen bir alanı mutlaklaştırır; o alanı
her türlü tartışmadan azade kılar, dahası tahakküm kuran
o alanın boyunduruğu altına girer, onun kazanç kapısı insanı gözleri önünde yaşanan onlarca örnekten dolayı
haline gelirse; bilim tarihi o günden sonra nasıl şekillenir? bilmekte- dir ki günümüz dünyasında muhalif olmak;
Hiç kuşkusuz böylesi bir durumda öncelikle bilim insa- nı yalnız olmak, ötekileştirilmek ve en önemlisi kamusal
kendisine ve yarattığı bilime yabancılaşır. Yabancılaşan desteğin gün geç- tikçe azaldığı bir ortamda bilimsel
bireyin kendisine, ürününe ve ürünü var ettiği sosyokül- çalışmalarına finansman desteği bulamamak anlamına
türel ortama eleştirel bakış açısı ile yaklaşabilmesi olanaklı gelmektedir. Kuşkusuz aka- demik kapitalizm bu düzeyde
değildir. Bu ortamda birey benlik saygısının azalmaması meşrulaştırılmasaydı dün- yadaki araştırma kaynaklarının
için gerçeklerden kaçar. Herkesin gözü önünde kendi uz- %90’ı dünya nüfusunun %10’unu etkileyen sorunlar için
manlık alanı dahilinde yaşanan insanlık adına utanç verici ayrılmazdı.
Hekimce Bakış 9